31 Mayıs 2024 Cuma

Terakaft - Alone (Ténéré) (2015)

 Yorgunum artık, böyle böyle yaşlanacağız ve hazırlanacağız ölüme besbelli. 

Tuareg blues'un kurucularından olmasına rağmen o kadar da ünlenemeyen bir grup Terakaft. Halbuki türün tüm özelliklerini sergileyen şarkıları seslendirmekte. Belki bir tık yerelliğe daha yakın. Nihayetinde bu iyi bir albüm. Gitar soloların rengi ve perküsyon ritimleri hemen dikkat çekiyor. Vokal biraz sınırların dışına çıkmıyor gibi sadece. Biraz da besteler düz.  Diğer halk musikisi örnekleri gibi. Her nedense bu albümden sonra faaliyetleri durmuş durumda. Yazık olmuş.

8,0+/10

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Watership Tepesi (Mini Dizi) - Travelers (1. sezon) - Kulüp (2. sezon) - Arcane (1. sezon)

 

Çocukluktan beri antropomorfik yani insansı hayvanların canlandırıldığı çizgi diziler ve kukla şovlara hayranımdır. Ağaç kovuklarında ve yer altı tünellerinde bizim nesnelerimizin taklidi eşyalarla dolu evlerde farklı türden arkadaşlarıyla geçinir giderlerdi. Bu netflix dizisine de öyle başladım, nostalji aradık yani. Tam tersine karanlık bir hikaye, şiddet, sarı bir filtre , komplolar ve yine şiddet. Mistik görüler. Daha insanların çevreyi katletmesi gibi derslere gelemeden yabani tavşanların kendi kolonilerindeki acımasız hayatlarına tanık oluyoruz. Kölecilik bile varmış yafu. İlginç, çok ilginç, içim bayıldı.

Travelers 3 sezon sürmüş ve konusu günümüzde geçen bir bilimkurgu dizisi, çünkü ileriki zamanlardan günümüze gelip tarihin gidişatına müdahale eden insanları anlatıyor. Bir kere dizi, rengiyle, senaryo takibi ile amerikanlaşmaya çalışan bir Brit dizisi gibi ama ikisi de değil izlenimi veriyor. İcat ettiğim bu tanımın çok sonrasında dizinin yapımında Kanadalı kökenlerin etkisini okuyunca taşlar yerine oturdu. İki kere zamanda yolculuk temasından hiç hoşgelmesem de naçizane nezdimde ikinci sezonu izlemeyi haketti. Aslında ilk bölümlerde günümüzde ölüme koşan insanların vücuduna ruhun yerleşmesi şeklinde yolculuk yapma konsepti ve bedenlerin hepsinin kendi sorunları olması ve iyilik/kötülük anlamında uyandırdığı şüpheler diziyi keyifli kılıyor. Ama amatörlükler de göze çarpıyor, bkz askeri üssün ucuz prodüksiyonu. Ama hemen hemen her zamanda yolculuk konulu yapımda olduğu gibi gelecekteki franksiyonların kavgasının zaman yolcuları üzerinde yarattığı belirsiz etki burada da ortaya çıkıyor. Tam da ilk sezonun son bölümünde ki meraka düşmek için yeter kafi eyvallah.


Üçüncü sezon izni kopardı mı bilmem ama Kulüp böylece sonlansa yeridir. Darbe ve azınlıklar gibi tarihi problemlerimiz hakkında ders vermeyi biraz parmak sallayarak yapması mazur görülebilir. Yalnız gerçekten amaçlanan tam da o mudur bilmem ama Raşel kızımız ne iticidir, bir kaşık suda boğulasıdır. Hayatta öğrendiğim ender şeylerden biri de hiç öyle yardım edeyim, sevaptır, insanlık görevidir demeyin delilerle muhatap olmayın, kaçınız. Raşel de böyle, dert anacığım. Yeni kötüler, hortlayan eski kötüler, hiç bir yere bağlanmayan derin devlet ilişkileri, kıskançlık, ihanet ve cinayet, kulüp çalışanların aile sofrası, böyle hoş bir dizi işte. Sonuyla ağladık, kederlendik. Sigarayı bırakmasaydım yakardım. Tadında bırakalım.

En güzelini en sona bıraktım. LOL namı diğer League of Legends bilgisayar oyununu temel alan çizgi dizi Arcane. Hem artık sanat diye tabir edebileceğimiz görsel şenliğiyle hem de entrikalı politik kurgusuyla çok çok büyük övgüleri hak ediyor. Hatta bundan sonra netflix stğdyolara geçtiği animasyon siparişleri için bu diziyi bir ölçüt olarak önlerine koymalı. Sadece takıldığım nokta şu. Kötülerin kazançlı çıkmasına, haksızlıklara kurguda bile katlanamıyorum. Geçmişinde ne yaşadıysa yaşasın şu katil deli kız, aarghhh. Başka da bir şey demiyorum. Dizi de o kadar farklı göndermeler var ki hepsi ayrı bir hikayeye dönüşme potansiyeline sahip. Sonu da oharahoho. İkinci sezon gelir herhalde.

25 Mayıs 2024 Cumartesi

The Sorcerers - The Sorcerers (2015)

 

Caz portföyümden dinliyorum ama bu albüme ne denir bilemedim. Etiyopya müziği yapan İngiliz vatandaşlardan müteşekkil bir grup. Caz etkili funky Etiyopya popüler halk musikisi bir aralar çok ünlü olmuştu. Oradan esinlenip bu besteleri ki her nasıl oluyorsa kemik yapı itibariyle daha önce dinlemiş olduğum orijinal afrika bestelerini de hatırlatıyor, kaydetmişler. Ancak 50'li yıllar egzotik film musikisi estetiği de bir şekilde bestelere sızmış. Karanlık tınılara aracılık ettiklerini beyan etseler de bu kadar funky ritimler mor rengi vurgulamanın ötesine geçemiyor. Elbette Etiyopyaların vokalde zılgıtları, kendinden geçme nidaları burada eksik. Bunun sebebi vokalin bu albümde hiç olmaması değil sadece. Şarkıların avrupa hesapçılığıyla bestelenerek coşkuya gem vurulduğu gözleniyor. Yani batılılarca batılı zevklere hitaben yapılan Ethio-funk-pop-caz çalışması kısacası. Bu cihette aslının yerini doldurması mümkün değil elbette. Yine de akıllarda yer edemese de keyifli bir dinleti sunduğu da bir hakikat.

7,50+/10

24 Mayıs 2024 Cuma

Accept - Breaker (1981)

 Kulaklarınızın pasını dikenli telle temizleriz demek istemişler sanırım. Accept'i biliyorum bilmesine de AC/DC benzeri cörtlek vokallere bir türlü ısınamadığımdan hiç adam boyu dinleme işine de girmedim. Hareketli güzel bir heavy metal albümü. Döneminde ses getirmiş olmalı. Birileri demiş ki biraz AC/DC, biraz Scorpion biraz da Judas, cuk oturmuş bu tanım valla. Üçü arasında gidip geliyor besteler. Albümün özellikle başlarında melodik NWBHM rifleri parıldamakta. Sonra ara ara amerikan ekolü devreye giriyor. Can't Stand the Night gibi itici bir güzelliğe sahip slow parçayı da sonlardaki stadyum hard rock  şarkısı Midnight Highway'i de düşününce bu bir çeşitlilik midir yoksa oturmamışlık mıdır, düşünmek lazım. Ki aslında bu grubun üçüncü uzunçaları. Kararsızlıklarını yenmiş olmaları lazımdı yağni. Neyse, öncüllerin sönük olduğuna dair genel kanı sebebiyle dinlemeyi elemişim zaten.  Slow rock parçaların köpeği olduğum için başka bir vokalle kaydettikleri ve zati bildiğim Breaking Up Again de kıymetlimistir.

7,50+/10

22 Mayıs 2024 Çarşamba

Demdike Stare - Tryptych (2011, Comp)


Grubun 2010 tarihli ilk üç albümünü bir araya getiren bir toplama albümüdür. Hepsi aynı tarihi taşısa da işitsel zeminde bir ilerleme süreci sergilemekte bu albümler. Ortak nokta elbette karanlık atmosfer. İlk albüm Forest of Evil adını taşımaktadır, sadece üç parça içermektedir ve yinelenen ritimlere dayanmaktadır. Boşluk hissiyatı uyandıran endüstriyel tınılar dahil edilmiştir.Grubun genel bir özelliği karanlık desek bile depresif olmayan ferah bir alan sunabilmesi ve hatta utanmasak ışıltılar serpiştirmesidir ki bunlara ilk albümde bile tanık olunur. Diğer albümlerden farkı ise konsept anlayışına yakın durmasıdır. Bir hikaye yoksa da organik, mistik ve canlı bir hikaye hayal edilebilir. İkinci albüme ise Liberation Through Hearing denir, makul süreli dokuz parçadan teşkildir. Hayaletli bol yinelemeli ilk parçanın ardından fabrika ortamına gireriz. Fabrika monotonluğunu değiştirmeye çalışan olumlu izlekler kalıcı olmaz. Tam tersine atmosfer fısıltılı sayıklamalarla tekinsiz bir hale bürünür. Bilimkurgu ölçeğinde bir dehşet kapımızdadır. Albümün ortasında tribal oryantal bir parça ile sakinleşme imkanı buluruz. 11 dakikalık takip eden parça ile birlikte aslında Bladerunner misali bir senaryoyu takip ettiğimizi anlamış bulunmaktayız. Bonus iki adet Süleyman'ın Kütüphanesi isimli kapanış parçaları isimleri dışında hiç bir ortaklık taşımayarak aslında bu albümün değişken karakterini ima eden örnekler olarak öne çıkmaktadır. Son albüm Voices of Dust'ı daha önce dinlemiştim. Bir kere grup ilen tanışmama vesile olan Haşhaşi şarkısı burada. Bugünden baktığımda tribal sesler daha öne çıkarılarak bir remiks yapılsa tadından yenmezmiştir. Desert Ascetics, Viento de Levante gibi perküsyon öncülüğündeki oryantal tınıların ağırlığı hissedilir olsa da önceki albümlerdeki sinematek hikaye anlayışından uzaklaşılmıştır. İkinci albümün ilgi çekici farklılıkları yakalanamamıştır. Güçlü parçalar genelin düşüklüğünü telafi edememektedir. Hülasa iki iyidir.

7,25/10

19 Mayıs 2024 Pazar

Black Country, New Road - Ants From Up There (2022)

 

Bu grubun ürettiği işler gerçekten çok garip. Alt tınılarda çok farklı esinlenmeler var, farklı farklı enstrümanlar var ama bunları kendilerine ait bir rock türünde birleştirebiliyorlar. Titrek vokale önceki albümünden alıştığımızı varsayarsak çıkış albümünden de fazla beğeni toplayan bu çalışma bende aynı etkide bulunamadı. Zira ilk albümünde bu değişik fikre maruz kalmanın heyecanını ben bugüne getiremedim. İlk bu albümü dinleyenler ise bunu daha çok sevecektir elbet. İlk kayıttan olumlu anlamda hissettiğim farklılık ise şarkıların post rock patlamasını çığıran vokalle birlikte daha sık ve kuvvetli yapar olması. Bir de klarnetle, saksafonla  gelen o nostaljik kabare esintisi, çok tatlu. Ancak görünen gerçek şu ki çok da başarılı olmadıkları slow bölümlerde fazla takılıyorlar. 

7,50/10

18 Mayıs 2024 Cumartesi

Emma Ruth Rundle - Engine of Hell (2021)

 

Bu folk sanatçısının namını metalcilerle yaptığı ortak albümlerle duymuştum: Thou ve hmm sayamadım. Çünkü Chesea Wolfe ile karıştırdığımı farkediyorum şu an ki onun da Converge ortaklığıyla albümü çıkmıştı. Ben de Cult of Luna ile işi var sanmıştım. O da Julie Christmas imiş. Lan niye böyle karıştım ben.. Neyse minimal bir folk çalışması, piyano ve akustik gitar eşliğinde vokal. Aklıma ilk düşen Tori Amos oldu, sonra PJ Harvey ve her nedense Thom Yorke. Besteler yalınlığına rağmen hiç basit değil. Arabeskten ziyade artistik diğer bir deyişle poetik bir duygusallık hakim. O yüzden kültürel farkları da göz önünde bulundurursanız içine girmesi çok da kolay değil. Ama aynı frekansı yakaladığınızda da eminim kral hmm  kraliçe bir albüm olacaktır dinleyenine. Benim için o ciddi atmosferinin yanısıra bir kaç nakarat ve Citadel öne çıktı.

6,75+/10

11 Mayıs 2024 Cumartesi

Zeal & Ardor - Wake of a Nation (2020,EP)


 Bu proje black metal ile siyah amerikan kültürünü bir araya getirmeye amaçlamakta ve bahse konu kısa albüm George Floyd'un polis tarafından boğularak öldürülmesine ithafen kaydedilmiş hayli politik bir çalışma. Bunu satanik bir imajla resmedilmiş ters haç taklidi iki polis copunu albüm kapağına da taşıyarak sergileyen albüm genelde heyecana yenik düşerek sonuçta beğenilmeyen diğer politik eserlerden farklı bir noktada değerlendirilmesi lazım. Çünkü gerçekten iyi. Maalesef sadece tek şarkı ile black metal temsil edilmekte. Ki bu parça Tuskegee grubun diğer kayıtlarını dinlemek için yeterli bir sebep. Distortion , tremololar ve çığlık vokal altyapıyı oluştursa da diğer şarkılar sound olarak alternatif rock çizgisine daha yakın. Hatta ismini koyalım, Take me to Church parçasıyla ünlenen Hozier akla geliyor. Kaydı besleyen diğer bir kaynak ise siyahların gospel de denen kilise koro müziği. Kaydın hikayesini de bilince tepkisel öfkeyi de içerir duygusallığın baskınlığı daha anlaşılır oluyor. İşitsel anlamda da avantgarde bir çalışma olarak doyurucu ve ufuk açıcı. 

7,50+/10

8 Mayıs 2024 Çarşamba

On Thorns I Lay - Aegean Sorrow (2018)

 

Hiç beklemediğim anda kalbimden vurulmuşa döndüm. Ne albüm ama. 2010'ların en iyi gotik doom albümlerinden birisi bence. Hatta iddiamı bir adım öteye taşıyayım müsadenizle. Orama'dan bile iyi mi ne. Ve değeri bilinmese de grubu bir adım daha öteye taşımış sanki. O doksanların havasını taşıyan , sert ve melodik seslerle melankoliyi tattıran, köklerde death metali de duyduğumuz şirin şey. Benim beğenime çokça hitap etmekte. Piyanolu felan geçişlerde var. Biraz tekdüzelikten muzdarip, minimal ve bol tekrar, teknik bir şey de beklemek saflık olur. Atmosfer işte, arada parlayan basit ama vurucu tonda az rifler ve sololar hep bu atmosferi güçlendirme amacıyla çalışıyor. Keman duyuyoruz arada bir, bak bu mühim ve kadın vokal yok.

8,50+/10

7 Mayıs 2024 Salı

Death Angel - Act III (1990)

 

Dağılmadan hemen önce çıkardıkları bu üçüncü albüm ile grup thrash metalin sınırlarını genişletmiş. Ve bu sebeple de oldukça beğenilen bir yapıt. Alternatif metal, heavy metal ve modern (90lara göre) metal etkisi ana tarzıyla güçlü bir şekilde harmanlanmış durumda. Hatta Faith No More bile duydum gibi geldi. Buna o zaman bayağı bayağu prog thrash diyebiliriz. Amma itiraf etmek gerekirse 2004 tarihli geri dönüş albümlerini daha bir sevmiştim. Şimdi şöyle bakıyorum da diğer thrash serüvenlerime, düz ve atak thrashi daha çok sevmekteyim. Bu demek değil ki bu albümde agresyon eksik. İşte bu sebeple çok arada kaldım değerlendirme yaparken. Hele kayıt süre zarfında ilerledikçe çiçek gibi açmışken.

7,0/10

6 Mayıs 2024 Pazartesi

Fazıl Say - Nazım Oratoryosu (Konser, 2018)

 

requiem..star wars..genco erkal..star wars...genco erkal

Ustalara eleştiri getirmek neredeyse tabu olsa da Erkal'ın şiir okumasındaki bazı tonlamaları beğenmediğimi söylemek isterim. Bunun dışında ise diyeceğim pek bi şey yok. Nazım Hikmet benim için de en büyük şairlerden biridir. Ve bu dinleti ile duygulanıyoruz, öfkeleniyoruz, umutlanıyoruz, coşkuya kapılıyoruz ve tüylerimiz diken diken oluyor.

8,50+/10