İlk Dragon Age oyunu klasik rol yapma oyunu hayranlarınca yere göğe sığdırılamıyor. Gerçekten de ek paketli sürümünü oynarken ben de hırs yaptım ve saatler sonrasında final savaşı da yapıp oyunu bitirdim. Dedikleri gibi eski Baldur's Gate serisindeki çarpışmaların hazzını veriyor, oyun ilerledikçe dahi çok da kolaylaşmayan ama bir kaç tekrarla biraz da oyun yapay zekasının bir kaç denemeden sonra kolaylaştırdığını da düşünüyorum, geçebildiğiniz çatışmalar tam ayarında ve sonuçta hırs yapmamak elde değil. Az çok konu da iyi sonuçta. Tünellerden goblin ork sürüsü geliyor, başlarında bir ejder var. Olmazsa olmazımız. İnsanların kralı bu karanlık yaratıklarla mücadeleye ömrünü adamış Greywarden ki en yeni üyesi sizsiniz ekibine güvenmişken ihanete uğrar, Greywardenlar kumpasla suçlu gösterilir. Siz yeni krala karşı muhalif bir dükün, elflerin ve cücelerin desteğini alıp onu alt etmek ve karanlık orduya karşı savaşa liderlik etmelisiniz. Ama yan görevleri yapmadan ilerlemek can acıtabilir. Yine de söylemeliyim ki oyun abartılıyor. Üç boyutlu kontrollerin zorluğu sebebiyle tamamiyla izometrik oynayabildim. Görüntüler çok da iyi değil sanki sarı bir filtre var. Steam'den oyun sürekli çöküyordu. Bayağı ayarlarla oynayıp internette farklı bir crack dosyayı indirmek zorunda kaldım. Lokasyonlar arası yolculuk can sıkıcı, binalardan ve kasabalardan çıkmak yol katetmek zorundasınız ki haritaya ulaşabilesiniz. Ekipteki karakterler, onların hikayeleri ve seçime göre hikayede belli unsurların değişmesi oldukça etkileyiciydi, itiraf edelim. Ve güzel yaşlanmamış. Ara videolar ve konuşma ekranı iyi olsa da oyun ekranı sıkıntılıydı bence. Tabi çok da yüksek kalite oynamaktan çekindim. Uzun bir serinin ilk adımı olarak dikkate değer yine de.Metro biliyorsunuz bir bilimkurgu roman serisi ve oyunları da çok sükse yapmış. Bu girizgah oyunu da ayrı bir sevilmekte. Post-apokaliptik bir dünyada yüzeyin radyoaktivite kirliliği sonucunda mutasyona uğramış yaratıklarca istila edildiği Moskova'nın yeraltındaki metro durağı ve hattı boyunca hayatta kalmaya çalışan insanları arasında buluyoruz kendimizi. Duraklar naziler ve komünistler gibi birbiriyle çatışan fraksiyonlarca da bölünmüş. Oldukça lineer bir hikayeyi takip ederek karakterimizi oradan oraya sürüklüyoruz. En sonda da yüzeyde bir kuleye çıkıp uydularla saldırı gerçekleştirerek yaratıkların toptan kökünü kazıyoruz inşallah. Sonunu zorlu boss savaşı yerine halüsinatif bir deneyim ile geçiştirmek garip olmuş. Bir de ben açık dünya oyunlarına alışmışım ya bu kadar doğrusal akışı pek ısınabilmiş değilim. Yine de fena değil. Zaten FPS'leri hem canım çekiyor hem de oynarken tam randıman keyif alamama gibi bir izdırabım var..
Aksiyon indie hit oyunu Hades'in stüdyosunun önceki işi Bastion retrospektif şekilde popüler olan bir oyun. Bu da aksiyona dayalı. Sürekli haritada parkur açıyorsunuz ve farklı silahlarla hikaye doğrultusunda ilerliyorsunuz. Haritada silahlarda ustalaşacağınız arenalar da var. Değişik bir seslendirme, renkli grafikler ve benim hiç dikkat etmediğim ama başkalarının pek bi övdüğü senaryo. İşin aslı havada duran yollar, ilerledikçe tetris gibi mekanın parça parça oluşması fantastikkare bir etki yaratıyor ki benim oyunun dünyasına girmemi engelledi. Keyifli ama bitirecek kadar etkileyici olduğunu düşünmüyorum.
Wolfenstein video oyunlarının taş çağı döneminde başlayan (1981 diyorum başka bir şey demiyorum) bir seri ve aynı adlı taşıyan bu oyun ise 2009 yılında çıkan ve unutulmaya bırakılmış bir bölümü. Çok iyi karşılanmamış, vasat bulunmuş çünkü. Biraz haksızlık etmişler belli ki. Wolfenstein serisi biliyorsunuz Nazileri konu alıyor ve bu oyunda da alternatif evreni ve büyü gücünü bulmuş canavarlaşmış Nazilerle uğraşıyoruz. Bence dönemine göre grafikleri ve oynanışı çok iyi. Karakter olarak kısa süreliğine mana benzeri bir güçle alternatif evrenlerde geçici güçlere sahip oluyorsunuz ve çatışmalarda çok işinize yarıyor. FPS yani. Şehir içinde aynı sokaklar içinde debelenmeniz can sıkıcı. Tekrara düştüğünüz anlarda zorlu rakipler, bosslar çıkıyor, oyun biraz canlanıyor. Ama bu formüle çok bel bağlamışlar. Silah çeşitliliği de iyi. Oyunun yarısını geçtim ama bir çatışmada takılınca hevesim kaçtı. Çakıl taşlı köy yolu gibi, manzara iyi de pek sallıyor.
Hollow Night'ı başlattım ama platform oyunları özürlüsüyüm. Bir kademe aşamadım, kendiliğinden save olan alana ulaşamadım, öyle diyeyim. Çok şık görünüyor valla. Oynayabilene keyifler dilemekten başka bir şey gelmiyor elimden. EU4 otomatik güncellemeyi kapatmama rağmen yine kendini güncelledi ve kaydettiğim oyuna daha ulaşamıyorum. Halbuki Alman şehir devleti Bremen'i emperyalizmin kalesi yapmış idim. Tabi ki de hilelerle. Yalnız artık EU4'e güle güle demenin vakti geldi sanırım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder