Otoriter partilerin kendini demokrat ilan ettiği, faşist geçmişe sahip partilerin rakiplerini faşistlikle suçladığı içinde yaşamadığımız farazi bir ülkede bu kavramların içeriğinin nasıl boşaltıldığını biliyoruz. Çoğunluğun da ya umurunda olmadığı ya da bu 1984 beyin yıkama kampanyasının destekçisi olduğu bu ortamda demokrasi gibi evrensel kavramlar için mücadele etmenin ne manası var ki? Zaten bir kere 80'lere dönersek muhafazakar Reagen ABD'yi SSCB'ye karşı demokrasinin lideri ilan etmemiş miydi? Netflix'de izlediğim 2. Dünya Savaşı belgeselinde de ABD müttefiki SSCB ile birlikte özgür dünya savaşımının öncülüğünü yürüttüğünün propagandasını yapıyordu. Bu derlemede yer alan makalelerden birinde de 1850'lerde dahi devrimci liderlerden Blanqui'nin demokrasi kavramının ne kadar elastikleştiğinden yakındığını öğreniyoruz. Zira imparatorluk yanlıları ve monarşistler bile demokrasi terimini benimsemişler. Komik olan otoriter demokratlar bile eksik olmamış zamanın Fransa'sında. Bu noktada "demokrasi ta doğduğu günden beri temsizdi" denilebilir. Soru şu demokrasinin hala bir anlamı var mı?
29 Aralık 2022 Perşembe
26 Aralık 2022 Pazartesi
Sons of Kemet - Black to the Future (2021)
Her ne kadar patlama yaptıkları bir önceki albüme sığışamamış parçalar ile yapılmış havasını verse de, her ne kadar o bahsi geçen kaydın kalitesini bir kez daha yakalamaları mümkün görünmese de, yine de çok iyi bir albümle karşı karşıyayız. Yükselişe geçen Afrika nağmeli, funkyli , siyasası da eksik olmayan hareketli ve enerjik biraz da spiritüel caz dalgasının en önde gelen gruplarından Sons of Kermet bu son albümüyle de dinlemekten bıkmayacağınız bir performans sergiliyor. Son parçalar belirgin bir şekilde etkileyici. Didaktik söylemler de bir o kadar gereklilik sorgulatmakta.
8,0-/10
24 Aralık 2022 Cumartesi
Borknagar - Epic (2004)
Folklor esintili epik atmosferi 70'ler progresif geleneğinin rastgelelik ilkesiyle dinleyiciye ileten ilginç bir albüm. Dolayısıyla dinlerken bir sonraki adımın nasıl olabileceğini, bir dakika sonra neler duyabileceğinizi bir kaç istisna dışında (en düz parçası belki The Weight of Wind misal) pek de kestiremiyorsunuz. O yüzden parça pörçük pek çok güzel anılar da biriktirebilirsiniz. Synthler ve folklorik çalgıların entegrasyonu gibi. Ama tümden bir değerlendirme yapmak gerekirse , o kadar da dinlememe rağmen, içine bir türlü giremediğim eklektikliği karmaşaya sürüklenmiş bir çalışma oldu. Son iki şarkıyı tamamıyla es geçip kaydın süresini kısmak albümün direkt bir adım yukarı taşıyabilirmiş.
6,75/10
21 Aralık 2022 Çarşamba
Kvelertak - Kvelertak (2010)
Tahminimden daha az hoşlanmamın sebebi vokale ısınamam oldu. Yoksa müzik riffler atak ve tataklar hepsi çok şukela tatlu. Ne kadar orijinal olduğunu bilmem, öncesinde , elbette birebir değil, Finntrol'un da eğlencesine tanık olmuştuk. Altyapı hayli dahası roll olsa da bahsettikleri gibi çok da soft bir şeyle karşı karşıya değiliz. Hala ekstrem metal kulvarındayız çok şükür. Kafa yorunca şimdi vokalin boğaz gıcıklayan tınısı ve hardkor söyleme tekniği, adam döver gibi bağırma diyebiliriz bu tekniğe, genel olarak hoşlandığım şeylere denk düşmüyor. Böyle çok ufak şeyler var. Parçaların birbirinin içine giriyor olması, prodüksiyon yine başkaları çok sevse de bana hitap etmemesi gibi. Eğlenceli enercayzır pata küte şeylere ve bunların iyisine her zaman rastlamak mümkün değil. Keyfini çıkarmak lazım.
7,75-/10
18 Aralık 2022 Pazar
Shame - Drunk Tank Pink (2021)
Geçen senenin ses getiren rock albümlerinden, besinini post punk'tan alıyor. Ritmik tarafıyla aheste dans figürlerini de tetiklemekte. Orijinal mi, değil. Hatta dinledikçe kolayca alışıyorsunuz, eskimeye yüz tutuyor kısa sürede. Yine de taze bir esinti olarak bugünlerde farkına varmadığımız bir ihtiyacı gideriyor. Eğlenceli bir yanı da var.
Gizli bombe: Snow Day.
7,25/10
Pierre Loti - Hayal Kadınlar
Pierre Loti Türk dostu olarak ülkemizde pek sevilse de aynı zamanda Tahiti sevdalısı (ki Pierre Loti ismi Louis Marie Julien Viaud'un kullandığı bir maslahtır ve Loti'yi Tahiti dilinden almıştır) ve de Bask aşığı. Çok ülke gezmiş, maceracı bir kişilik. Ve bulunduğu her yerde oralarda konusu geçen romanlar yazmış. Vietnam, Fransa, Çin, Tahiti ve tabiki Osmanlı toprakları. Türkleri kendi kültürlerinde değerli görmüş ve müslüman Türkleri batının değerlerine karşı savunmasıyla o zamanın sömürgeci mantığından ayrılmış bir şahsiyet. Her ne kadar yayınevi bu romanı için yazarın en sevilen eseri gibi iddialı bir sav öne sürse de akla ilkin İzlanda Balıkçısı ve Aziyade gelmelidir. Yazarımız çok da yaratıcı değildir zira bütün eserleri aslında yaşadığı ve gözlediği olaylar ve kişiler üzerine inşa edilmiştir, yarı otobiyografiktir bir bakıma. Osmanlı toplumunda haremlere tıkılakalmış asilzade kadınların çilelerine odaklanan bu romanın da ilginç bir çıkış noktası var. Önce konuyu aktaralım. Bir Fransız yazar var, eskiden İstanbul'da bir Çerkez kızı ile gönül ilişkisi yaşamış. Tekrar görev icabı İstanbul'a döner ve daha önce yazıştığı Türk okuyucusu kadın ve onun yine genç arkadaşları ile kaçamak buluşmalar ve mektuplaşmalarla bu hapis hayatını tartışmaya başlar. Kadınlar bu hayatlarını dünya kanuoyuna tanıtacak bir roman yazmasını teşvik ederler. Bir yandan da yazar müslüman kültüre saygıyı ihmal etmez, hatta tatlısu frenkleri diye bazı kesimleri eleştirir. Yine de gönlü kadınların ancak çarşaflar içinde dünya ve sosyal hayat ile bağlantılarının kalmamasının taraftarı da değildir. Gönlü bu kadına kaysa da sadece bir kere peçesinin ardından yüzünü görebilme şansı dışında ileriye gidecek bir şey olmaz, olamaz. Görevi sonlanıp ülkesine döndükten sonra da hikayenin trajik bir şekilde sonlanacağı aşikardır artık. İşin ilginç noktası gerçekten de bu romanı yazmadan önce bazı Türk kadınları ile irtibatı olmuştur ve asıl yazıştığı kadının ise Türk taklidi yaparak bu romanı yazması için arkadaşları adına onu teşvik eden bir Fransız olmasıdır. Yani yazarımız bir oyuna gelmiştir yada böyle bir oyunun heyecanına kapılarak gözlerini kapamıştır.
15 Aralık 2022 Perşembe
Adele - Greatest Hits (2012, Bootleg)
Ciddiye almayarak sadece eğlencesine baktığım pop türünde arada bir sanatkarane bir şeyler ortaya çıkıyor. Adele büyük, çok büyük bir isim. Bizim buraların kamuoyu bilmeyebilir ama memleketinde özel hayatıyla da kilo vermesi, boşanması gibi detaylarla hayli konuşuluyor. Daha önemlisi ise kişiliği karakteriyle de örnek bir sanatçı kimliği çiziyor. Güçlü ve duygusal tınıdaki özel sesi ile seslendirdiği şarkılarla güzel bir derleme olduğu aşikar. Dumtıslı kulüp şarkı kolaycılığına düşmeyen keyifli besteler hakkında fazla söz sarf etmek de gereksiz. Son dönem işlerinin olmaması tabi bir eksiklik. Bootleg yani izinsiz bir kayıt olmasına rağmen gayet de kaliteli bir dinleti. Yalnız zaten etkileyici bir tınıya sahipken ses oyunlarıyla arabesk duyguları depreştirmenin bir yararı da yok. Bu noktada eleştirilere katılmamak mümkün değildir.
8,0/10
13 Aralık 2022 Salı
RETRO: Sertab Erener - Turuncu (2001)
Birazı kulüp pop birazı yaz mevsimi kolay dinlenirliği, arada gidip gelen, kulağımızda hoşça yankılanan ama çok da yer edemeyen, hafif hafif yerimizde sallandırmasını da bilen ortanın üstü bir kayıt. Bu albüm arkasından bir ara ve eurovizyondaki büyük başarı. Evrim geçirip abd ve avrupayı sallayacakken nihayetinde sanat müziği ile geri adım yurda dönüş.
6,75/10
12 Aralık 2022 Pazartesi
Tom Gauld - Golyat
Kitabın baskısına diyecek bir şey yok. Davud ile Golyat arasındaki hikayenin Golyat açısından ters yüz edilerek farklı bir anlatımı ile karşılanmaktayız. Biliyorsunuz, Golyat yahut bizim dini kaynaklarımızda Calut dev gibi bir Filist savaşçısıdır. Bir savaşta meydan okumasına genç Davud sapanıyla karşılık verir. Rabbin adıyla savurduğu taş Golyat'ın alnında çatlar ve İsrailliler savaştangalip ayrılır. Bu grafik eserde ise Golyat idari işlerle ilgilenen bir yazıcıdır. Boyuna bosuna heybetine istinaden her gün kamp dışına çıkartılır ve hiç istemediği halde İsraillilere meydan okur. Komutanları öyle ister çünkü. Bir gün, iki gün böyle devam eder. Birden kim gittiye gider ve alnında taşla devrilir , kalkanını taşıyan genç çocuğuk da ihanet etmekte geri durmaz. Çizgiler minimal ve sade, renk sarı ağırlıklı, sayfa sayısı gereğinden uzun ve karelerde çok tekrar var. Konu ise yapıya uygun şekilde karamsar.
9 Aralık 2022 Cuma
Metin Alatlı - Sentetik Oyun Havaları (1975)
Yeşilçamın komedi filmlerinden çıkmışcasına kulakta patlayan manik bir hızla yerel melodilerin potporileştirildiği moog orguyla yapılan funky denemeler. Şarkıların asıllarını bilmeyen ve tahmin edemeyen ecnebilerin saykedelik Anadolu pop yükselişi içinde idrak edemeyeceği, huysuz yerli eşrafın ise gayriciddi bulup dudak bürülteceği, eğlencesinden hiç bir şeyi kaybetmeyen parti başlatıcı bir start atışı. Dalgana bak, oyna beybi, hayat kıssa , hisse ise yok.
8,50+/10
5 Aralık 2022 Pazartesi
Karl W. Luckert - Göbeklitepe: Avcılıktan Evcilleştirme, Savaş ve Uygarlığa Dek Taşçağında Kültür ve Din Üzerine Gözlemler
Kendine özgü terimlerle ve ağdalı bir dille yazar Göbeklitepe vesilesi üzerinden antropolojik bir deneme içerisinde uygarlığa dair gayet çarpıcı tezlerini paylaşıyor. Yıldızlara, uzaylılara ve kurguya sırtını yaslayan bilimsellikten uzak savlar yerine yıllarca çalıştığı disiplinlerden gücünü alan iddialı fikirlerini okumak hem canlandırıcı hem de sarsıcı. İlk önce avcılık çağına gidiyoruz, avları peşinde öldürme , parçalama ve yeme üzerine gelişen suçluluklarını hayvanları totem seviyesine yükselterek onlara kurbanlar sunan ve gençleri gizli avcı kült gruplarında inisiye eden erkeklerden oluşan avcı gruplarına. Büyük ihtimal bu grupların toplanma yerleri diyor Göbeklitepe için yazar. Pek çok benzer tepenin ve olası yerleşme yerlerinin keşfi bu saptamayı değiştirir mi bilinmez ama avın azalması ile ilkin hayvanların evcilleştirildiği ve bazı avcıların çobanlığa döndüğü bir dönem ve arkasından da artık kadınların işlerini yapmaya başlayan erkeklerin statü düşüklüğüyle başabaş giden tarımsal yaşam gelişir. Azalan avcılar ise artık yağmacılığa başlamıştır ve bu kaotik süreçte bu toplulukların başına geçmeye başlarlar. Sadece evcilleştirilen hayvanlar değil diğer insanlar da düşünsel açıdan artık kolayca kurban edilebilen av hayvanlarına indirgenmişti.
Totem avcı cemiyetleri savaşçı gruplarına dönüştüğü zaman, avcı cemiyetlerinin şaman liderleri de komutanlara dönüştü. Bu komutanlar savaştığı zaman savaşçılarını, açık alanlarda beraber hayvan avladıkları avcılarmış gibi takdir ederlerdi. Ancak zaman içinde aynı komutanlar savaş planları yaparken adamlarını kendilerine ait, istedikleri gibi kullanabilecekleri, katledilmeye mahkum yırtıcı sürüleri olarak görmeye başlamışlardır. Kadim totemlerin avcı insanlar üzerindeki üstünlüğünün yerini av seferlerinin ötesine geçip bir savaş beyi haline gelen şaman komutan alır.
Uygarlık -veya burada kullandığımız adıyla uhiper-evcilleştirme" - başlangıçta insanoğlunu kontrol altına almak anlamına geliyordu. Başlangıcını tahmin edebildiğimiz kadarıyla uygarlık bu gezegene ne huzurlu bir tasarım ne zeki ekonomistler tarafından hazırlanmış organizasyon planlan ne de en becerikli evcilleştiricilerin tavsiyeleri sonunda gelmiştir. İlkel çağlarda uygar grupların savaşçı çeteleri -yani kendilerine boyun eğenleri av hayvanları olarak tanımlayan, işlevini yitirmiş ilkel avcıların saplantıları doğrultusunda hareket eden avcılar- tarafından çevrelerinin sarılması ihtimali daha yüksekti. Ve tabii ki bu savaşçı gruplarının komutanları, başvurdukları temel numaralardan bazılarını saldırdıkları çobanların kendilerinden ödünç aldı. İnsanların çevresinin sarılmasını, hayvanların avlarının çevresini sarma şeklinden ayırt etmezlerdi, çünkü avcılar açısından böyle insanlar av hayvanlarından pek farklı değildi.
Hiper-evcilleştirme değer skalası temelinde ele alınınca, yeryüzünün hayvanları arasında evcilleştirmeye en uygun olanların, kendilerini evcilleştiriciler ve bitki ile hayvan sahipleri olarak baştan yaratan insanlar olduğu anlaşıldı. Savaşçılar tarafından boyunduruk altına alındıkları zaman, dil yoluyla iletişim kurma becerileri, değeri kuşkulu bir nimet haline geldi. Yerleşik hayata geçmiş insanlar tutsak edilince, dil becerileri köleleştirilmeleri için ilave bir pranga oluşturdu. İnsanlar ya tehditlerle boyunduruk altına alınabilir, ya da kapalı alanlara girmeleri için bir miktar yalan, pohpohlama ve şiirle kandırılabilirdi. İkna edilmeleri, köle yapılıp evcilleştirilmeleri bir sürü keçisiyle uğraşmaktan daha kolaydı.
- Keçilerle sığırların tersine, insanımsılar kendi ağıllarını ve ahırlarını inşa ederlerdi. Yaratıcı enerjileri ve alın terleri kille birleştiği ve sazdan duvarları kapladıkları çamurun üzerinde el izleri bıraktı.klan anda konutlarıyla aralarında mistik bir bağ oluşurdu. Bulundukları yere duygusal olarak kök salarlardı. Hiper-evcilleştiriciler aşırı derecede tedbirsiz davranmazsa evcilleştirici insanımsılar oldukları yerlerde kalır, hatta muhafızlara (çobanlara) bile gerek duymazlardı. Ama tarihteki tüm hiper-evcilleştiriciler bu olasılığı görebilecek kadar akıllı değildi. Akılcı duyarhlığa sahip olmayanlar halklarını kaleler ve hapishaneler inşa etmeye zorladılar. - Hiper-evcilleştiriciler nasıl insanlardı ve günümüzde kimler? Tarihi kayıtlardan gördüğümüz kadarıyla savaş beyi, kral, imparator ve diktatördüler -hepsi avcı zihniyetlerinin etkisi altında hareket ederdi ve öldürme eğilimine sahipti. Genleri hepimize geçmiştir, ama bazılarımızda daha güçlüdür. Soylu bir tutuma ve büyük övgü alan "liderlik becerilerine" sahiptirler. Birçoğu mizaç ve tavır açısından hırslı avcılar olmaya devam ederler. Daha demokratik şartlar altında bazıları hükümetlerin, parlamentoların veya endüstriyel şirketlerin başında yer alır. Bazıları da yeni teknolojik imkanlar ve stratejiler yoluyla "avcılık" yapmaya devam eder. Sibernetik teknolojiler sayesinde kurbanlarını ağlar ve devreler yoluyla köşeye kıstırırlar. Uçamayan iki ayaklı canhlann artık kenevirden ağlarla yakalanmasına gerek yoktur; çünkü bu işlevi sibernetik "sanal ağlar" yerine getirir. Ama bu ağlar tabii ki zamanla ağlan yaratanları da köşeye kıstıracaktır.
4 Aralık 2022 Pazar
Bäsk - Bäsk (1999)
Hoş, pozitif bir albüm, İsveç yörelerinden gelen. Oralardan genelde sert şeyler gelir. Metal gelir, viking gelir. Bu sefer ortodoksi ekseninde otantik folk şarkıları ile gelmişler. Kayıt biraz bölük pörçük ve darmadağın. Yine de güzel bir ambiyansı var, uyuşukluk anlamında dinlendirici demek istemiyorum, tersine yerel dans ezgileri de seslendirilmekte. Bu aydınlık ve kolay dinlenir tarafıyla eşim oldukça hoşlandı. Bana da fazla bir seçenek kalmıyor o zaman. O ne derse o.
7,0-/10
2 Aralık 2022 Cuma
Blut aus Nord - The Mystical Beast of Rebellion (2001)
Dua Lipa'dan BaN'a... Hayat bize neler sunuyor, değil mi? Neyse bu albüm grubun ilk dönemi ile ikincisi arasında iki tarafın da izlerini taşıyan bir geçiş albümü. Kendini bolca tekrarlayan rifler ile Darkthrone ve Burzum'dan bildiğimiz, grubun ilk çıkış albümünde de destanlar yazdığı eski usul black metal amma uyumsuz terbiyesiz jilet akorlar ve mağara boşluğundan gelen hırıltılar ürkünç ve nihilizm çukurlarının dibinden yankılanan bir sound. Bu kombinasyonun çok da iyi gitmediğini söylemeliyim ki grubun en az dinlenen, dinlenebilen ve en bi düşük puanlar alabildiği eserlerden biri belki de en önde gideni değil geride kalanı. Hak vermemek elde değil. Lakin yine de bir şeytan tüyü var. Durup durup tekrar dinledim kendisini her nedense.
7,0-/10
1 Aralık 2022 Perşembe
Dua Lipa - Dua Lipa (2017)
Yeni dönemin ve yeni nesilin pop yıldızlarından Dua 'nın kökenini, geçmişini, isminin bildiğimiz anlamda dua olduğunu herhalde biliyorsunuzdur. Albümünü dinlerken aklıma gelen Katy Perry'den bir eksiği yok, ünlü olmak onun da hakkı. Elektronik altyapılı olsa da beklediğimden daha orta tempolu ve yanık yakırılı şarkılarla dolu albüm, gerçekten de ve hakikaten de dolu dolu. 12 şarkı var ama dinlediğim complete yani tastamam edisyon 17 parça içermekte. Dua Lipa'ya doydum anlayacağınız. Dolayısıyla parçaların hepsi bir değil, bayağısı orta şeker. Tatlu olanlar ise hareketliler, epelektronikler, kısacası kafa çalıştırmayacak, efkarlandırmayacak eğlenceli olanlar. Hotter Than Hell, Be the One Ultra, Blow Your Mind, New Rules, Dreams, New Love gibi. Dijital modern prodüksiyonlarda aşk şarkılarından ise bir şey anlayamıyorum. Sunilikleri, dj istilasından sonra standart hale gelen elektropop soundu kalbime geçmiyor ama ben zaten aşkımı ve mutluluğumu bulmuşum. Gençler dinlesin o zaman.
6,75+/10
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)