1 Nisan 2019 Pazartesi

Jose Saramago - Körlük

Sadece yazarın kendine özgü yazı tarzı değil karanlık konusu da bu okumayı oldukça güçleştiriyor. Karanlık demişken herkese sirayet eden süt beyazı bir körlük bu. İnsan doğasının nasıl vahşileşmeye yatkın olduğunu Sineklerin Tanrısı'nda olduğu gibi iliklerimizde hissediyoruz. Kişi isimlerini dahi dışlayan yabancılaşma gibi öğelerle birlikte derin ve farklı yorumlamalara el vermekte kitabın konusu. Bir ülkede insanlar körleşmeye başlar, önce trafikte kalan bir adam, karısı, bu adama yardım ederken aklı çelinip arabasını çalan hırsız, güneş gözlüklü genç bir kız, ufak bir çocuk, göz doktoru ile başlayan salgın yöneticileri paniğe sürükler. Bir akıl hastanesine kapatılırlar ve aralarına yüzlerce katılım olunca askerlerin aşağılamaları yerini körler arasında acımasızlığın hüküm sürdüğü bir şiddet ortamına bırakır. Birbirlerine kenetlenen bu ilk gruba kocasını yalnız bırakmama gayesiyle onların arasına katılmış olan göz doktorunun karısı önderlik eder. Yeri gelir kendini sorgular, yeri gelir gördüklerinden utanır. Belki de koca ülkede gözleri gören tek kişi odur ama bu durumu saklamak zorunda kalır. Farklı okumalar dedim ya, yazarın Marksist kimliği göz önünde bulundurulursa profesyonel kadroların öncülük ettiği ortodoks örgütleme türünün izlerini bile bulabiliriz. Uygarlığın çöküşüyle insanların kolaylıkla yabanileşebileceği vurgulanırken yine de bir örgütlülük sayesinde insanlığını koruyabileceği aktarılmakta. Hümanizm mi tartışılır. Peki insanlar tekrar görmeye başlayacak mı? Onu da bu çarpıcı romanı okuyunca öğreneceksiniz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder