29 Eylül 2024 Pazar

Sodom - The Saw Is the Law (Single, 1991) + Bosphorus Open Air Metal Fest

 

Huzur hızarda! Anladım ki bu şarkı grubun fanlarınca da el üstünde tutuluyor. Konserde çalarlarken bayağı katılımı vardı. Teklinin isim parçası thrash ve heavy metal arasında sallanan bir parça. Teklinin diğer şarkılarından Tarred and Feathered klasik thrash, The Kids Wanna Rock ise eğlenceli bir heavy metal soundu ile terazinin öteki taraflarına konumlanmış. Bence ise zayıf bir kayıttır.

6,50/10

Gelelim festivale. Yaş ortalaması orta üst segmentte yoğunlaşsa da, kalabalık ortalama seviyede olsa da enerjisi gayet güzel idi. Özlediğimizden midir nedir bu tür organizasyonları, keyifliydi ve keyif alanların oranı da yüksekti. Yaşını almış metalcilerin oturabilmeleri için tribün bile inşa edilmiş, daha ne olsun. Elbette hep olumlamamak lazım. Sonuçta kimsenin sevmediği ama muhtaç kaldığı KÇP gerçeği var. Yemek ve içeceklerin pahalılığı var. Ses kalitesinin düşüklüğü var. Ama bunlar zaten artık kanıksadığımız şeyler değil mi? Bu gibi sebeplerle katılmayalım mı yani? İnsanların müziğe odaklı olması ve eğlenmek isteme yönünde irade göstermeleri bence yeter. Bu da geçmişe göre bir ilerleme. İlginçtir, ekonominin kötü olduğu bu sene inanılmaz bir konser bolluğu yaşadık. Ben artık biz eski rock ve metalcilerin iş güç sahibi olarak bu organizasyonlara para ayırabilmemize bağlıyorum. Yiyoz içiyoz paraya kıyıyoz. Gençler keyfine baksın, bu fırsatı zamanında değerlendirsin valla. Yarın ne olacağı belli olmaz çünkim.

Konsere Schammash ile başladım. Potansiyeli güçlü ve klas bir grup. İşlemeli cüppeleri ile güzel bir ayin sergilediler. Tür olarak da herkese hitap etmiyorlar. Bu yüzden seyircinin bir kısmı ile enerjileri tutmadı. Bir türlü bekledikleri çıkışı yakalayamasalar da bence ilgiyi alakayı çok çok hakediyorlar. Legion of Damned  martı çığlıkları ile geldi. Vokaliymiş... Amma enercayzır gruuvi şarkıları ile kısa sürede dinleyiciyi yakaladılar. Circle pitte pehlivanlar belirdi. İlk kez ülkemize gelen Ancient performansı da sıkıydı ama gotik değil paganik ilk dönemleri ile daha bi irtibatlandım. Sonuçta belgesel izler gibi izledik. Takibinde ben Samael'i pek beğenemedim. Tarz itibariyle festivalin enerjisini biraz soğurttu. Yoksa müzisyenliklerine ya da sahne performanslarına bir şey diyecek değiliz. Eski kuşak ağzı açık dinledi,izledi. Halbuki daha önce de gelişleri olmuştu. Sodom ise kısa geldi yafu. Onlar mı kuduruktu, millet mi kendini gaza getirdi, anlayamadım. Circle pit moshpit'e de döndü bir iki kez. Eğlendik sonuç olarak. Tozu toprağı üstümüze alıp eve döndük. 


28 Eylül 2024 Cumartesi

The Libertines - Up the Bracket (2002)

 

Yeniden şahlanan indie/garaj rock'a Brit pop'un hemen ardından ama bence ondan tam anlamıyla da kopmadan bir yorum getiren The Libertines, o zamanlar parlamakta olan rock yıldızlarından Peter Doherty'nin projelerinden biri. Babyshambles gibi. Bu arkadaşın maceraları ingiliz tabloitlerinde manşet oluyordu. Hayatta mıdır bilmem. Şu anki ortama kıyasla gayet sağlam bir müzik yapıyorlarmış. Eğlenceli rock ve de roll bir albüme imza atmışlar, tabi şarkıları gevrek gevrek söylemesine alışırsanız.Alt notalarda temposundan da ötürü proto punk tavır da hissedilir. Bu tür benim frekansımla uyuşmasa da boş yere sevilen sayılan bir albüm olmadığına kanaat getirecek kadar sağlam malzeme sunduğu gerçeğini de göz ardı edemem.

6,75+/10

26 Eylül 2024 Perşembe

Peter V. Brett - İblis Döngüsü IV: Kafatası Tahtı

 Hızlıca okuduğum ve hikayenin sonunu getirmek dışında hiç bir ilgi uyandıramayan bir cilt oldu ve maalesef burada sonlanmıyor kurgu. Takip eden sonuncu cildi de bulmak güç. Yine de bir yolunu bulup okumamı tamamlamak isterim. Ama anlaşılıyor ki Arabik kültürün mehdisi ile Avrupa kültürünün mesihi istemeselerde işbirliği yaparak iblisleri alt edecekler. Burada ilginç olan şey şu ki kadınları ikinci sınıf gören çöl ahalisinde değişim baş gösteriyor. Hanedan üyesi kadın savaşçıların detaylı hayat hikayesi aktarılıyor. Gelenektir zaten. Lakin bir noktada kitap ilginçlik sergilemekte. Veliahtlardan onun yerine bunun kendini ön plana atması. Beklenmedikti valla. 

24 Eylül 2024 Salı

Dead Can Dance - Into the Labyrinth (1993)

 Bazen tür olarak isimlendirmek güç oluyor. Literatürde neoklasik darkwave akımına dahil edilen grup tam anlamıyla dünya müziği yapıyor aslında. Bu kayıt belki de en egzotik ve en Avrupa dışı (hiç yok demek değil) albümleri. New age janrının patlama yaptığı günlere denk gelmesi sayesinde de grubun ticari başarıyı fazlasıyla yakalayan çalışması oluyor. Kaydı açan ilk şarkı Avustralya yerlilerine gönderme içerirken işitsel olarak eski Mısırı hatırlatıyor. Takip eden single parçasına egemen zurna-düdük benzeri enstrümana rağmen aslında vokal pasajı moderniteyi imlemekte. Sonrasında İrlanda halk türküsü , biraz İngiltere, Hindistan, doğa kuş sesleri devam ediyor. Melankoli ve antik dönemlerin atmosferi diğer belirgin öğeler. Bir bakıma melodi ve ezgilere hakim kimi zaman ucuz synth sesiyle zedelenese de oryantalizm bir makyaj gibi durmakta. Bestelerin asıl kemiğini İrlanda üzerinden yine batı inşa ediyor.

7,50/10

22 Eylül 2024 Pazar

Fallout New Vegas - Pathfinder Kingmaker - Metal Slug - Fatal Fury

 Dizinin ekranlarda belirmesiyle tekrar gündem olan Fallout serisinin en iyi oyunu New Vegas 2010'da piyasaya sürülmüş. Ben büyük bir zevkle ve kontrollerin zorluğu sebebiyle çıldırarak da Fallout 1 ve 2'yi ve Tacticsi genç iken oynamıştım. Üzerine üç boyutlu aksiyona geçtikten sonra da bir oyunu oynadım ama ismini hatırlamıyorum. Mantıken 3 olmalı. Bu kadar o dünyanın içinde iken bu oyun için getirilen o büyük tantanayı şu an hissedemedim doğrusu. Çok iyi, keyifli, görüntüler zamanına göre eyi ve atmosferin içindesiniz. Yapay zekanın tam bağımsız Vegasçısı mı, köleci romancımı, emperyalist NCRci mi olacağına göre oyunun şekillenmesi de güzel. Amma zaten artık oyun dünyasının standartları bunlar. Oyunların gittikçe uzaması da beni soğutan şeylerden biri. Ana hikayeyi bitirmekle beraber ek paketlerden gelme görevlerin bir kısmına bulaşmadım bile. Dur dedim kendime ve durdum.

Pathfinder'in devam oyunun gölgesinde kalan ilk hikayesi Kingmaker ile başlıyor. İzometrik küçük adamlı klasik barbarlı büyücülü bir rol yapma oyununa olan açlığımı gidermek için başladım ben de. Değişiklikler var yalnız. Yönettiğiniz krallığın sorunları ile uğraşıyor, otomatik atanan görevlere bakıyor ve köyler ve köyler içinde binalar inşa ediyorsunuz. Yani strateji de monte edilmiş. Yazıldığı gibi sorunsuz değil, oturmamışlık var, hemen hissediyorsunuz. Bazı görevlere başlamazsanız cezalandırıyorsunuz, süre takibini anlamanız güç, gezinmesi zor haritada ne yapacağınızı şaşırıyorsunuz, strateji ekranı ile harita arasında geçişlerde takip zorluğu yaşıyorsunuz. Açık alan taklidi yapan ama ana hikayesi lineer olsa bile takım üyelerin karakterine göre onlara ait görevlerle birlikte hayli zengin bir oynanış. Lakin kıl da bir oyun. Zor en başta, onlarca saat sonra bile zorlayan görevlerle karşılaşmanız yoruyor. İncelikli kontrollere de idrak etmek ve alışmak kolay değil. 90 saate kadar ki bunun en başında saatlerce ne yaptığımı bilmeden oyalanmalarım dahil, oynanış bana yetti. Bu da demek ki oyunun sonuna ulaşamadan ben bittim. Yine de dörtte üçüne varmışımdır tahminimce. Nihayetinde özgün yanı güçlü, yeni bir tür oynanış sunuyor. 

Metal Slug bir sürü devamı gelen serinin ilk oyunu. Elle çizilmiş çok güzel sahneler arasında ateş aça aça gittiğiniz eski tür bir konsol oyunu. Bilgisayarlar için hazırlanan ölseniz de canlanıp kaldığınız yerden devam ettiğiniz versiyonu ile 1 saat bile sürmeden belki hikayeyi bitiriyorsunuz. Rambosunuz bir bakıma ve Nazilere benzeyen askerleri haşlıyorsunuz. Süper eğlenceli. Devamlarına bakma garantisi sunuyor.

Küçükken Street Fighter oynayamaz ama keyifle oynayanları izlerdim. Fatal Fury de benzeri bir konsol dövüş oyunu. Denedim , hala parmaklarım birbirine dolanıyor, komboları felan da bilmek lazım tabi. Birisi oynasa da izlesek. Becerebilen için çok güzel , old sküül bir eğlenece.


20 Eylül 2024 Cuma

Fazıl Hüsnü Dağlarca - Bütün Şiirleri 1 (Bölüm 1)

 Hiç bitmeyecek bir maceraya başladım sanırım. 6000 sayfacık şiiriyle 3 eserden oluşan Fazıl Hüsnü Dağlarca külliyatı. İlk cildin bile ancak çeyreğine geldim sayılır. İlk dönem yapıtları Havaya Çizilen Dünya (1935), Çocuk ve Allah (1940) ve Daha (1943) okumayı bitirebildiklerim bu süre zarfında. Çok üretmesine bağlı olarak belli başlı imgeleri gereğinden fazla kullandığı söylenebilir. İlk dikkatimi çeken şey bu. Yine bu ilk dönemde subaylık görevini yaptığı doğu kırsalında doğaya, geceye, gökyüzüne bakışın şiirine hissi bir iz bıraktığı da görülüyor. 21 yaşındayken basılan ilk eseri çok daha olgun bir tavır gösteriyor, bu gençlik döneminin romantik ve gelenekselci ruhundan kopmayarak. Biçim de farklılıklar denenmekle birlikte geleneğin dışına çıkılmıyor. Türkülerin manilerin sesi de çok yoğun. Yine de pastoral olduğunu söylemek güç. Şehirli gencin kaleminden çıktığı aşikar. Esere ismini veren Havaya Çizilen Dünya şiiri ikili dizelerden oluşuyor ve eserin genelinden farklı bir yerde duruyor.

HAVAYA ÇİZİLEN DÜNYA

Yalnızlık sabahların yaşadığı yalnızlık;

Suların içindeki ışıklar kadar ılık.

Hüzün, o mısralardan dudakta kalan hüzün;
İkindi üstlerinde aydınlığı gündüzün.

Uykular, ilk gençliğin gündüz gibi uykusu, 
Vücudun balık olup içinde yüzdüğü su.

Sessizlik geceleyin yolcusuz sokaklarda; 
Sükûn dalgalarının ortasındaki ada.

Ruha uzak bir şehir içinden gelen rüzgâr, 
Ayrılıktan önceler, ayrılıktan sonralar.

Müzelerde o ölü zaman, o gölgesizlik,
Yüze değen eskilik, sonsuzluk, kimsesizlik.

O kadar siliktir ki bir bayram günü şiir, 
Uyurken akla gelen son hayaller gibidir.

Hayatın oyundaki sükûna değen sesi; 
Çocuklukta her yeni sınıfın o ilk dersi.

Müzikten sonra içi dinlemek uzun uzun:
Bir resimdeki davet, bir heykeldeki sükûn.

Öyle sevgililer ki bir kere görülmüştür, 
Hatıraları ömrün gecelerince yürür.

Duyulan sılasıyla sezilen o beldeler,
Geçer yelkenler gibi enginden birer birer.

Dudakların habersiz söylendiği şarkılar: 
Vücudun ağaçlardan önce duyduğu bahar.

Çiziyorum havaya dünyamı bir çiçekle
Ve hayran bakıyorum bu rüya gibi şekle.

Eserde tekrar eden öğeler sükun, yalnızlık, çocukluk, gece ve tabiat izleklerinde yoğunlaşıyor.

Çocuklugum, yalnız hislerden yapılmış bir şehir; Çocuklugum, Allah'a en yakın olan günlerim.  

Şair daha 26 yaşında Türk edebiyatının en güçlü eserleri arasında yer alacak Çocuk ve Allah isimli yapıta imza atmış. Yer yer bir çocuk sesi ile yazılmasından kaynaklı o ses ile okunması gereken , öyle okunduğunda nostaljik duyguları pekiştiren bir yazım tarzına rastlıyoruz. Çocukların kırılgan gündelik yaşamı masal maceralarına karışırken bu geçmiş zaman seslerinin taklidi fazla gerçekçiliğiyle tüyler ürpertici bir hale bürünebilmekte.

Korkuyorum annecigim ellerin nerde 
Okşa benim saçlarımı rüyaya bedel. 
Garip ninnilerle uyut beni 
Korkuyorum yaşamaktan ki çok güzel. 

***

Ve muhteşem sultan yavaş yavaş dogruldu, 
Dondu nur sularıyla altın oluklar: 
Haykırdı deliler gibi, yas içinde, Allah'a 
- Çocuklar benden bahtiyar, çocuklar!

***
Ağlamak isterim ki tenhada 
Bir sabah vakti, kırılmış oyuncaklarım. 
Bulutlar gitmiş gemilerle 
Ve sularla dolu uzaklarım. 
***
Çocugum sana yalvarıyorum 
Ellerin çirkinleşmeden dua et.

Sadece bu da değil, sonraları doğacak İkinci Yeni akımını hatırlatır söz öbekleri de belirmeye başlıyor. Tabi derin gölde bir kaç damladır.

Geceyle aramızda mavi bir şey sallanır 
Ki ölüm kadar uzak, ki ölüm kadar güzel. 
***
Yüzüm hangi taraftaysa orası güzel görünür, 
Şehirle ovanın birleştigi yerde. 
***
Bir an, bir an ki kainat kadar büyük, 
Bir an ki Allah bile henüz şimdi var olur.
***
Açık denizlerin susuzlukları, 
Yalnız kirpiklerde yaşayan ince rüzgar 

Lakin ilk eserden usul yönünden dramatik kopuş yapamadığı ve büyük bir niceliğe kavuşan şiirler, eserin etkisini zayıflatıyor. Kitaba ismini veren temaların kitaba yansıması ise kısmen gerçekleşiyor. Konu olarak ölümün yoğunlaştığı son sayfalarda anlıyoruz ki çocukluk sadece geçmişe yönelik bir bakıştan ibaret değil, ölüme ve dünya işlerine akıl sır erdiremeyen modern insanın da hissiyatıdır bir bakıma.

MEVZU 

Avuçlarımda iman, saçlarımda uzamak, 
Yüzüm durmuş taş gibi taşlar huzuru için. 
Ağaçlar gibi doğdu altın dallarla şafak 
Nerde ulu sahibi kuşlardaki sevincin. 

Elinde kitap durmuş, çocugum, bahçelerde 
Kitaplar belki doğru, bahçeler belki güzel. 
Sesler var nehirlerin dağdan geçtiği yerde 
Vermiş akan halini zamana tunçtan heykel. 

Arzum, geleceklerden daha büyük, daha tek, 
Elbet yollar bitecek ve ben hür kalacagım. 
Dünyanın son gününde her varlık silinecek 
Bütün mesafelerden görünür kalacagım. 




YERLE GÖK ARASINDA TALlH BERABERLİĞİ 
 
Kuşlar ki göklerden gelir bize, 
Ağaçlar ki topraktan. 
Fakat nasıl bir aşinalık var, 
Kuşlar agaçlara konduğu an.


Üçüncü eseri Daha , daha bir değişik . Üçüncü Halim ismindeki bir padişahın diliyle yazılmış masalsı bir bölüm ile açılıyor. Önceki yapıtındaki bir kaç fikrin geliştirilmiş tezahürü olduğu görünüyor. Sonrasında ise ilginç başlıklar altında bölümler serimlenmekte. Hayvanlar (kah inek kah at kah sinek dile gelir), Harman Yeri, Askerlerim, Orman, Siyah Derili Hasta, Fena Hava, Kapalı Çarşı, Kız Gecesi, Anavatan. Hafif hafif denemeye koştuğu gerçeküstülükten pek eser yok burada.


Bütün dostlar, bütün düşmanlarla beraber, 
Gecede devam ediyor mütemadiyen, 
Söyledigimiz şarkı, 
Eski şey, yani eskiden.





19 Eylül 2024 Perşembe

Ancient - The Cainian Chronicle (1996)

 

Grubun bu ikinci uzunçaları vampirik bir konsept takip ediyor. Kısmen zia sonlarda paganizme evriliyor. Müzikal olarak da konuşmalı, dramatik kısaca teyatral bir hikaye örüntüsü takip etmekte. Atmosferin yoğunluğu ile yoğrulmuş melodik black metal örneği olarak zamanın emsalleri gibi introlarıyla, akustik gitarı ile,synth terennümleri ile, hırıltılar ve inleyişleriyle, kadın vokal (az ama burada) ve gotik tınılarıyla bol bol çeşitlilik gösteriyor. Kimine göre de eskimiş bir geleneğin izleği bunlar. Bence hala mihrabı yerinde olsa da kaydın, yarı progresif ve teyatral duruş şarkıları tek başına yüceltememesi sebebiyle zihinde pek yer edememe sorunu yaşatıyor. Bilmem, anlatabildim mi?

6,75-/10

18 Eylül 2024 Çarşamba

J.S. Bach - Great Organ Works (Peter Hurford, 1994)

 Barokların efendisi Bach'ın kilise orgundan seslendirilmiş bestelerinden örnekler çift sidi olarak kaydedilmiş. Dini duygulardan ilhamını alsa da besteler bildiğimiz gotik korku temasını da uyandırmakta dinleyende. Değişik bir yolculuk. Canlı canlı benzer bir deneyim yaşamak isteyen Taksim yakınlarındaki Kırım kilisesindeki haftasonu konserlerini dinleyebilir. Performans kimi zaman da metalci virtüözü gibi yükselen alçalan bir seyir izliyor. Bach'ın nasıl metal müziğe de esin kaynağı olduğunun izleri bunlar. Özellikle ikinci kayıtta yaratıcılık ve hüner sergileme ekseninde alıştırma egzersiz yönü kuvvetleniyor parçaların. Nihayetinde defaatle dinlenebilme özelliği taşıyan, dikkatli ve hevesli kulakların incelikler ve hoşluklar keşfedebileceği güzel bir albümdür ahan bu.

7,50+/10

16 Eylül 2024 Pazartesi

Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Saatleri Ayarlama Enstitüsü (2015, EP)

 Screamo çok benlik bir tür değildir. Öyle acılı acılı hönkürüşler hıykırışlar ama sürekli, ama sürekli, yoruyor yafu. Çok dinledim de diyemem. Bizim ülkede de böyle böyle bu işlere bulaşanlar olmuş. Artık bizim yörenin insanları olmasından mı kaynaklıdır bilmem, aşırı melodik strüktür beni etkiledi. Sadece 5 parçadan da oluşuyor. Kısa, net ve vurup geçiyor. Bu kadar güçlü bir potansiyelin devamının gelmemesi üzücü. İsimlerinin ingilizce tercüme olmaması kadar. Böylesi çok direkt olmuş çünkim.

7,0/10

13 Eylül 2024 Cuma

Death - Symbolic (1995)

 En iyi teknik death metal grubu diye kabul gören öncü isim Death'in baş yapıtı denebilir bu albüm için. Ben biraz daha sulandırılmış ki benim için brütal ve teknik death biraz zorlayıcı olabiliyor, son kaydını pek bir sevmiştim. İşin aslı grup belli bir kalitenin altına da düşmüyor albümlerinde. Bu kaydın da imza parçaları Crystal Mountain ve Symbol. Her ne kadar gruba baterist dayanmasa da bateri kayıtlarını ve beste içi uyumunu ayrı bir seviyorum.


8,0/10


9 Eylül 2024 Pazartesi

Sodom - Better Off Dead (1990) - Therion İstanbul Konseri

 

Takvimler 1990'ı gösterdiği an thrash metal gruplarına bir şeyler oluyor. Old skuul tarzlarını sorgulayıp bir arayışlar sorayışlar sormayın gitsin. Sodom da gruuvi ve heavy metal ile thrashi kombine ediyor bu senede. Geçmişlerine göre belki de en kolay dinlenirlik, en peleseng nakaratlar sunuyor kayıt. Gaz gaz hep gaz tavırlarından bir şey kaybetmiyorlar. Eh, zaten hiç bir zaman komplike bir grup da olmadılar, burada daha da düzler. Ancak ben eğlendim itiraf etmek gerekirse karanlık sorgu odalarında. Thrash söz konusu olunca taviz vermem diyenlerdenseniz pek seveceğiniz bir albüm değil doğruyu söylemek gerekirse. Uzak durunuz o vakkıt.

Yıllar yıllar sonra metalcilerin akın akın konsere geldiği bu sene ben de kabuğumdan çıkarak şansımı Therion ile denedim. Mekan mekan olarak iyi de hala ses, akustik bence cıkk. Çokca şikayet ettiğim konsere odaklanamama sorunu çözülmüş, insanlar müzik için oraya toplanmış belli. Ama yaş ortalaması da bayağı bir vardı. Ben de artık aşağıya çekemiyorum ortalamayı. Çok da şey beklemeyin. Konserin süresi de uzundu. Ondan kelli bel ağrısına duramadığım anlar oldu. Grup çok enerjik, motive idiler,  eğlendirmek için ellerinden geleni yaptılar. Eski klasiklerle çoştuk ama  bazı bazı şarkıları hiç de tutamadım. Bu vesileyle grubun son işlerinden pek uzak kaldığımı da kabul etmiş oluyorum. Epik senfonik konser projeleri moda ya Therion'a da öyle bir şeyler lazım.

8,0-/10

7 Eylül 2024 Cumartesi

Naim Kandemir - Ömrümüzü Hayat Yaptığımız Yıllar / Hayati Yıldız - Dİyarbakır'da Devrimci Mücadele 1976-86 (Urfa,Mardin,Diyarbakır,Bitlis,Siirt,Van,Ağrı)

 

Liseli yıllarında Karadeniz Dev-Genç ile tanışan Samsunlu genç Naim Kandemir esprili bir lisan ile iyi kötü anılarını bu eserde kaleme almış. Aslında bu tür kitaplar hayatını kaybeden arkadaşlarını anmanın bir yolu da aynı zamanda. Ankara'da üniversitede Kurtuluş saflarında kendilerine feodaller diye şaka yollu taktıkları arkadaş çevresiyle yaşadıklarını mizah çerçevesinde yansıtıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse bu mizah tarafı bende pek yer etmedi. Yine de bütün zorluklara, bu gözle bakmanın evrensel bir tedavi edici kıymeti vardır. Ailesi, arkadaşları ve tarihi belgelerin resimleri ile bu çok da hacimli olmayan kitabın sayfaları çeşitlendirilmiş durumda.


Aynı yayınevinden çıkan diğer bir kitap ise farklı bir siyaseti ve farklı bir bölgeyi ele alıyor. Derlenen yazılar daha sistematik, hem Dev-Yol'un güneydoğu'daki Kürt illerindeki varlığını serimliyor hem de bu süreçte yer alan isimlerin ağzından hikayeler ile kişisel boyutta insani yöne de yer veriyor. Fakat tanıklıkların çokluğu ve arka arkaya sıralanması olayların kronolojisini de bozduğu için kafa karışıklığına sebep veriyor. Hayati Yıldız bu isimlerden biri olsa da aslında derlemeyi yapan da kişi. Üstte belirttiğim gibi hayatını kaybedenler için de ayrı bir bölüm açılmış durumda. Anlıyoruz ki DY, Malatya, Elazığ, Dersim gibi sınır şehirlere istinaden bölgede bazı gençlerle sağladıkları istisna kabul edilebilecek irtibatlandırmalar hariç dışarlıklı kalmış. Daha çok üniversite öğrencileri ve öğretmenler ile seksiyon kurma çabasına girişildiği anlaşılıyor. Ortalama yüz bin tiraja ulaşan dergi bölgede belki bin tiraja ulaşamamış. DDKD'lilerle çatışma süreci, genel merkez ile yaşanan diyalog ve tartışmalar, bir itirafçının polis ifadesi gibi detaylar eserin ilgi çekici tarafları. Bundan dolayı da kitap, nıların derlemesini aşan belge niteliğinde bir esere dönüşüyor.

5 Eylül 2024 Perşembe

DJ /rupture - Uproot (2008)

 

Kayıt olarak DJ mix nereye düşer usta, bilmiyorum , bir albümden bir derlemeden farkını da. Keyif verdiği sürece sorun yok ve gerçekten de sorun yok, keyifli bir kayıt. Sanatçının son dönemlerde yeni işlere imza atmadığı görülüyor. Aslında kayda baktığımızda parçaların tümü diğer elektronik müzisyenlerine ait. Fikir yürütüyorum, bu DJ arkadaş bunları yeniden mikslemiş, değiştirmiş, kendine uydurmuş olsa gerek. Bu isim altında türü konusunda gereksiz bir tartışma yapıldığını da görüyorum. Bence gayet dubstep, dubı da dubu da iyi. Hatta İngiliz kökenli sandım ki öyle de değilmiş. Ancak yaptığı müziğin etnik kökenli evrenselliğe eriştiğini söylemek mümkün. Jamaika'dan İngiltere üzerinden Fas'a uzanan bir çizgi bu. Bana da beğenmek düşer usta.

8,0/10

3 Eylül 2024 Salı

Sadık Hidayet - Aylak Köpek

 

Yansıtıldığının aksine depresif değil lakin hayatın anlamını sorgulayan 7 öyküden müteşekkil hoş bir okuntu. Arkadaşının ölümüne tanık Mecit'in arkadaşının oğluna rastlamasıyla gelişen talihsiz olayı anlatan Çıkmaz en sevdiğim hikaye oldu. Biraz da giriş gelişme sonuç gibi klasik doğrultuyu tam tamına takip etmesinin katkısı var. Deneme kabilinden hikayelerle kendi içinde boğulan olaysız modern öykücülüğün tersine bir okuma her zaman mest eder. Bir de yazılan onca sene sonra bile eserin bu kadar sağlam bir şekilde ayakta duruyor olması da yazarın kaleminin gücünü betimliyor.

2 Eylül 2024 Pazartesi

Ancient - Back to the Land of the Dead (2016)

 

Kötü kapaklı ve banal isimli albüm grubun son kaydı ve bize bir aksilik olmaz ise konser vermeye geliyorlar. Kaydın ismi bir gerçekliğe de işaret ediyor, en azından kısmen. Dinlediğimiz ve grubu namlandıran ilk dönem primitif ve çürük dal budak kokulu illeş black çizgisine tam bir dönüş değil ancak. elbette Cradle benzeri cırtlak gotik etkili teyatral black metal çizgisinden de biraz taviz vermişler. Ortada melodik ve hep vokalli tarzıyla en azından ortodoks elit kesimi memnun etmiş görünüyor. Şöyle bir şey var ki cradle taklidi bir tavır da krinc olduğu için daha bi eğlenceli olacaktır. diye düşündüğümden Cainian'ı da dinleme listeme dahil ediyorum.

7,0-/10