Patlama yapan şarkıların namındaki 8 bölümlük bu Netflix belgeseli sadece klasikleri değil bir çoğunu hiç de duymadığım ve itiraf etmek gerekirse anlamlandıramadığım modern besteleri de konu almakta. Baştan sayarsak : Dua Lipa - Love Again, The Killers - When You Were Young, Nine Inch Nails - Hurt, Natalia Lafourcade - Hasta La Raiz, Alicia Keys - 3 Hours Drive, Lin-Manuel Miranda - Wait For It, R.E.M. - Losing My Religion, Ty Dolla $ign - LA . Hit olmuş parçalar genelde seslendiren grup yada kişilerce pek sevilmez. Eski şarkıların da yazım sürecini bestecilerin hatırlaması güç olur. Dinlediğimizde hissettiğimiz aynı şevk ve heyecanı yıllar sonra bestecileri anlatırken onlarda duyumsamamak hayal kırıklığı yaratabiliyor. İşin kötüsü bu belgesel de bu yazım süreci ve bestecilerin o anki ruh hallerine yoğunlaşmış durumda. İnsanlar üzerinde etkisi eksik gibi. Bir de anlamadığım şekilde bazı bölümlerde şarkının tamamı gösterilirken orijinal video veya konser kaydı yerine kıçıkırık dijital bir görselin kullanılmış olması. Aslı uzun yıllardır süregelen bir podcastin Netflix ekranlarında tv şovuna dönmüş olması hasebiyle içeriğin garipliği , zira pek çok bilindik şarkı podcast'te gösterilmiş olmalı, bir derece anlaşılabilir.
Good Place, good place... 3. sezonun ilk üç bölümü on bölüm gibi geldi. Elemanlar hafıza kaybına uğrayıp dünyaya dönüyor. İyi mi kötü mü olacaklar diye teste tabi olurken Michael yerinde duramıyor ve grubumuza müdahalelerde bulunuyor. Artık komik değil, eğlenceli değil. Bizimle değilsin Good Place.
Artık daral getirecek bunalımlı şeyleri izleyemiyorum. Bizim millet de tersine , Gülseren Budayıcıoğlu imzalı herşeyi baştacı ediyor. Peaky Blinders her ne kadar etkileyici olsa da izlemekte zorlandığım bu tarz yapıtlardan biri. Neyseki sezon başına bölüm sayısı az. Ve bu sezonda da yer yerinden oynuyor. Hala izleme listemde. Sindire sindire...
Allahıma şükürler, Uzay Yolu Voyager 7. sezonu ile sona erdi. Tam da sinemalık leziz bir son bölümle. Diğer Uzay Yolu frençaysları gibi belli başlı karakterleri ve hikayesiyle aklımda yer tutacak. Enterprise yada Deep Space Nine'dan aşağı kalamayacak şekilde... Yine de inanılmaz bir fırsatın , evrenin bambaşka bir köşesine gitmişsin, tamamıyla yeni ırklar ve dünyalarla karşı karşıyasın ama yine de ana düşmanın ki hiç de kötü işlendiğini düşünmemem bir yana, Borglar oluyor. Muhafazakar bakış açısı işte...
Yeni komedi dizimi buldum. Uzun soluklu, karakterlerin büyüdüğüne, yaşlandığına tanık olabileceğiniz süper şirin bir aile komedisi. Üstelik Evli ve Çocuklu'nun babası namı diğer Al Bundy de burada ailenin dolap üreticisi hali vakti yerinde babası rolünde. Bu aile biraz değişik bir aile. İsmi üstünde modern. Bu yaşlı baba kendine Kolombiyalı dünyalar güzeli bir hatun bulmuş, evlenmiş. Kadının ilk evliliğinden olan tombalak oğlu da onlarla yaşıyor. Şimdi karakterlerin özelliklerinden bahsetmek gerekli, bir parantez açıp. Çünkü sonraki bölümlerde bir miktar sıkmakla beraber zaman geçtikçe bu özellikler stereotip şekline dönüşüyor, kurgu da hep bu zıtlaşmalar üzerine. Bu geniş ailenin dışında bir dünya yok sanki, var da etkisi zayıf. Yine de geldiğim bu beşinci sezona kadar iyi idare etmiş durumda. Özellikle 2. sezonda kahkaha attığım bazı bölümler oldu ki ben Darth Vader suratlıyımdır. Baba sert mizaçlı, muhafazakar klasik bir beyaz. Golfe gider, kulübe üyedir, manly man'dir, en bir erkektir. Kolombiyalı karısı ise mini etek ve topuk kombinasyonunu değiştirmeyi aklına dahi getirmeyecek, güzelliğini silah gibi kullanabilen, ara ara sinirli yine de kocasına aşık bir tip. Oğulları ise garip huylu. İlkokuldayken hırka giyen, yaşlı adam formatında , kendi yaşıtlarından kopuk, iflah olmaz bir romantik. Gelelim Al Bundy yani Jay'in avukat oğluna. Mitchell gay ve sevgilisi Cameron ile yaşıyor. Uzakdoğudan evlatlık bir kız almışlar. Cameron amerikanın kırsalından gelmiş, aşırı alıngan ve yaygarıcı bir tipken Mitchell de ondan aşağı kalmayan hassaslıkta. Biraz olmadıkları gibi görünmeye çalışan gösterişçi bir çift. Jay'in kızı Claire ise babanın istemediği bir evlilik yapmış. Egzantirik kocası ve birbirinden değişik üç çocuğıyla birlikte ikamet ediyor, diğer yarışmacılara başarılar diliyor. Kocası aptal kelime oyunlarına dayalı şakalar yapan, sihirbazlık gibi amerikalı ineklerin hobilerine meraklı, tezcanlı, kayınbabasına yakınlaşmaya çalışan bir emlakçı. Claire ise babası gibi hırslı, agresif, takıntılı , sinirli, stresli bir karakter. Bu arada dizinin çekimleri de bir garip. Sanki reality şovmuş gibi kameraya bakıyorlar, Claire'in göz devirmeleri çok iyi. Büyük kız durmadan selfie çeken, tembel , dış görünüşüne önem veren klişe bir tip iken diğer kız ise tam tersine ineğin ineği, entellektüel inek ve illaki gözlüğü var. Küçük oğlan ki şu anki sezonda çok da çirkin büyüdüğüne tanık olacaksınız şirinliğiyle insanları büyüleyen, dediğim gibi ilk sezonlarda, ama şapşal ve düşünmeden hareket eden bir çocuk ve diğer oğlan Kolombiyalı hatun Gloria'nın oğlu Manny ile aynı sınıfa gidiyor. Kafa karıştırıcı biliyorum, izledikçe açılırsınız.
Dark da tam zamanında sona erdi. Bence 3-4 bölüm fazlalığı bile var. Her karakteri içselleştiremedik belki, olayların tümünü de anlamadık. Gerek de yok zaten. İşin nereye vardığını tahmin etmeye başlamıştık. Ve de bomba gibi bitti, çok güzel oldu. Yalnız efsane diziler arasına girer mi, tartışılır. Ama oralarda bir yerlerde olduğu kesin.