13 Ekim 2020 Salı

Philip K. Dick - Yüksek Şatodaki Adam

 

Kitaba başlayabilmek için dizinin bitmesini bekledim. Elbette dizi birebir uyarlamanın dışına çıkmıştı. Yazılan kurgu sadece hikayenin başlangıcını kapsamıyor, büyük çaplı farklılıklar da sergiliyor. Bir kere Philip K. Dick'in Ubik dışında bir eserini okumamakla birlikte, ekranda Blade Runner ve bu romandan ilhamla çevrilen uzun soluklu diziyi de bir kenarda tutarsak, yazarı favori yazarlarım arasında saymaktan çekinmeyeceğim. Kurgunun psikolojik tarafına eğilmesi ve gerçekliği sorgulayan tavrı yazarın en hoşuma giden özellikleri oldu. Romanın konusu dünyanın tıpkı dizideki gibi Alman ve Japonlar arasında paylaşıldığı bir evrende geçiyor. Frink çok daha mistife edilmiş, hikayesi natamam bir karakter, Childan da kültürel parçalanma yaşayan oldukça derin bir kişilik. Joe sıradan bir Nazi ajanı ve alternatif dünyayı anlatan çoksatan romanın yazarına , film değil yani, yaklaşabilmek için Frink'ten boşanmış Juliana'yı kullanmaya çalışıyor. Adamımız ticaret ateşesi Tagomi ise iktidar kavgasına tutuşan Nazi elitlerin bir fraksiyonundaki ajanla buluşuyor. Nazilerin bir bölümü Japonları ortadan kaldıracak bir dizi nükleer bombalama projesini planlamakta. Romanın sonlarında ancak ima yoluyla diğer boyutun varlığını öğreniyoruz. Daha da ilginci Çekirge Uzanmış Yatıyor adındaki romanın yazarı dahi büyük benzerlikleriyle anlattığı boyutun varlığından bihaber. Romanın belki de rahatsız eden tek tarafı ki felsefi açıdan temel katkıyı teşkil eden I Ching kehanet kitabına karakterlerin çok çok fazla başvurararak yollarını çizmeye çalışmaları.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder