21 Ekim 2008 Salı

Anathema - Hindsight (2008)

Akustik parçalardan oluşan yeni Anathema albümü aşağıdaki parçaları,

Alternative 4: Fragile Dreams, Inner Silence
A Fine Day To Exit :Leave No Trace, Temporary Peace
Judgement: One Last Goodbye
A Natural Disaster: Are You There?, A Natural Disaster, Flying
Eternity : Angelica
ve yepisyeni Unchained (Tales of the Unexpected)'i içeriyor. Şahsen elektrikli bir Anathema'yı tercih etmekle beraber şu güzelim güz mevsimine yakışan şık bir yapıt ortaya çıkmış.
Güzel olmuş güzel...
Son Söz: One Last Goodbye, of şit! Yine mi :-((
8,75/10

19 Ekim 2008 Pazar

Shaarimoth - Current 11 (2005)

Nasıl ki, Orphaned Land prog death metali kendi topraklarının müzikleri ile birleştirerek heavy metal dünyasına yeni bir soluk getirdiyse, Norveçli grubumuz da her nedense şöyle bir Ortadoğuya , Sümer köklerimize dönelim dedikten sonra (Viking olsa anlarız da!) oryantal müziği hem enstrümanlarıyla hem gitar melodileriyle ödünç almış üstelik köklerine dönmüşken bunu old sküül death metal ile kombo yapmışlar. Büyük bir önyargıya sahipmişim gibi görünmekle beraber eloğlu bizim yapamadığımızı çok güzel yapıyor itirafında bulunmak zorundayım. Bu eski okul death müziği ile aram olmamakla beraber bence ortaya dinlenebilir bir şeyler çıkmış. Yalnız grubun referans aldığı isimlerin müziklerine etkisi çok fazla olduğu için bu bazılarının canını sıkabilir. Morbid Angel ve Nile'den bahsetmekteyim efenim.
Bu arada ful Sümerce intro ya da dua benzeri ambiyans bölümü ( Incantation of Hubur) ile albüm yeterince tüy kıpraştırma kotasını doldururken diğer yandan da Current 11 ile okkült deathçilerin oryantal müzik eşliğinde eğlenebildiğini de gösteriyor. Bööö, çıkkıdı çıkkıdı, Arggh, çıkkıdı çıkkıdı. Pharaoh oyunundakine benzer etnik çalgılar ve zurna ile son nokta! 10 numero
Kiminin bu melez türlerden ve oryantal yaklaşımdan dolayı nefret edeceği kiminin de tam tersine çok seveceği bir çalışma olmuş. Hemi de grup herkesin diline bal sürmeye çalışmışken...

7,25/10

18 Ekim 2008 Cumartesi

Hypocrisy - Hypocrisy (1999)

Final Chapter gibi bir albümden sonra aynı seviyeye ulaşamadıkları ya da benim psikolojimin doğrudan yadsıdığı bu albüm aslında grubun klasik çizgisinin bir devamı. Yırtıcı vokal clean ile karışıyor, genelde orta tempo etrafında şekillense de albüm değişik tempolu parçaları da içermekte, zuzaylılar mezuu bahsi, melodik parçalar vesair vesair. Belki de albümün sorunu bu: fazla çeşitlilik, evet eski albümler de bu çeşitliliği içeriyordu ama burada Time Warp gibi bir örnekle birlikte formül tutmamış gibi görüküyor.

7,5/10

17 Ekim 2008 Cuma

Sear Bliss - The Arcane Odyssey (2007)


Bir baştan, bir sondan.
bir tersten bir düzden.
Trombonu black metalin içine sokan bu enteresan grubun ilk albümünün ardından son albümünü dinleyerek grubun soundundaki gelişmeyi rahatça görebilmeme rağmen hala vokallere haz edemediğimi belirtmem lazım. Trombon biraz daha başrole geçmiş, bununla birlikte daha sofistike ve dinamik ve hatta epik bumbastik bir yapı hakim albüme.
Pekçok ufak tefek etkilenimi özgün soundlarına katkı olarak kullanan grup sadece trombon kullanmaları ile değil gitar soloları, arada bir tekdüzelikten çıkan baterileri ve Rotting Christ'ın orta dönem keyboard tarzı ile de dikkat çekiyor. Fakat kulağa hoş gelen herşey hoş bir tada sahip demek değil.
Bu gruba tam anlamıyla ısınmamı engelleyen ve söze gelmeyen birşeyler varsa da ilk albümlerine göre bence daha iyi bir yerdeler.
7,25/10

14 Ekim 2008 Salı

Godspeed You! Black Emperor - Lift Your Skinny Fists Like Antennas to Heaven (2000)


Yaklaşık 90 dakikalık çift cd ve sadece 4 parça. GY!BE'den beklenmedik bir hareket değil. Öncelikle alışabilmek için Storm ve Static'den oluşan ilk cdyi defalarca dinlemenin ardından ağzımda kekremsi böyle bir pis tat oluştu. Elbette alt bölümlerden oluşan bu parçaların hoş anları yok değil. Amma ve de lakin kafamda yankılanan ünlem simgesinin önündeki cümle şu şekildeydi: E bunu dinlemiştik ama...
Neyseki ikinci cd ki nefis Sleep ve Antennas To Heaven parçalarını içeriyor, şeref golünün pasını atıyor ve albümden güzel, lafın gelişi, duygularla bizi stattan uğurluyor.
8,25/10

12 Ekim 2008 Pazar

Evrimin Başı, Ortası ve Sonu


Nausicaa- Valley Of The Wind

Miyazaki ustanın ilk filmlerinden biri olan Nausicaa bolca, biraz da göz çıkarırcasına çevreci öğeler etrafında kurgulu bir anime olmuş. Heidi çizimleri ve ders verircesine kısıtlı retoriği ile dikkat çeken filmden, Laputa kadar hoşlanmadığımı itiraf etsem de vakit geçirmek için güzel bir seçim.
Babylon AD
Çok da yaratıcı olmasa da ilgi çekecek kadar iddialı bir konuya sahip olan film, umduğumdan daha iyi çıktı. G.Depardiu'nun birkaç dakika kara mizahi rolü , mekan ve atmosfer diğer ilgi çeken anları filmin. Nurgül Yeşilçay'ın takma isimle oynadığını düşündüğüm filmde yeni aksiyon kahramanlardan Van Diesel başrolde oynuyor. Van Diesel'e söyleyecek bir çift laf geldi aklıma: Sen bir hödüksün ve asla Bruce Willice olamayacaksın!
Üçüncü Gün
ATV de izlediğim Latin Amerikan bir gerilim filmi. Dünya kendisini yokedecek olan göktaşını beklerken, ailesindeki çocukları bir katilden korumaya çalışan babaannenin ve sonra oğlunun hikayesi. Aslında ahlaki bir sorgu içeriyor film. Herkesin öleceğini bilseniz hayat kurtarır mısınız?
Double depresif!

Metallica - St.Anger (2003)



Bir kaç boyunca çakma St.Anger dinleyerek vakit harcasam da, işin komik tarafı parçalarda bir yamuklukuğun farkına varsam da, Eternal Decision adlı grubun Hunger adlı hoş parçasını öğrenme fırsatım oldu böylece. Çok şeyler mi kazandım? Hayır, bir şey mi kaybettim? Hayır.

Neyse, uzun zamandır gözardı ettiğim bu albümü dinleyince, Metallica'nın zıçışı karşısına geçip artistik yorumlarda bulunacağım bir grup olduğu gerçeği doğrulandı bir kez daha. Eveeet, bütün eleştiriler haklı, doğru, davul çata pata, tür nü-metal, Metallica tarzı değil, çocukça lirikler, bıdı bıdı vokal, veese bu böyle devam eder... Fakat St.Anger, Frantic, Some Kind Of Monster in may hambıl opinyın birer klasik efenim. Unnamed Feeling, Dirty Window gibileri de untmamak lazım.
Kısacası düzgün bir prodüksiyon ve parçalar üzerinde biraz daha uğraş ile klasiklerin arasında yer alacak bir modern metal yapıtı olacakmış tarzındaki 'olumlu' eleştirilere katılmamak mümkün değil.

7,5/10

11 Ekim 2008 Cumartesi

Billy Talent - Billy Talent II (2006)



Emo/pop punk sahasında faal olan gruplardan biri de Fallen Leaves single'ları ile dikkat çeken Kanadalı grup Billy Talent. FOB ile karşılaştırırsak Billy Talent hardcore-punk köklerine daha sadık, vokaller daha saldırgan. Ama yaratıcılık , eğlence faktörü, albümün prodüksiyonu ve parça düzenlemeleri açısından daha zayıf kalıyor. Haklarını yememek lazım, işçi arılar hakkında alegorik bile olsa parça yazsalar da sound olarak eğlenceli değil, zaten grubun da amacının bu olduğu şüpheli.

Genel olarak güzel rifler bulunsa da albüm soundu biraz çorbaya dönmüş, heryerde karşımıza çıkan ve artık bayan kesik rifler, benzer rifler, alışması zor vokal... Neticede iyi bir yapımcı ile güzel bir yapıt ortaya çıkabilirdi hissi, yavaş yavaş sızlayan başağrınızdan sonra beliriyor. Yanlış anlaşılmasın, albüm kendi türü içinde oldukça iyi, aralarda dinlenebilirliği kolaylaştıran daha basit slow parçalar da mevcut, ama pek yavan pek yavan.
Fallen Leaves, This Suffering, Symphathy ve Perfect World daha çok hoşlandığım parçalar oldu.
6,75/10

1 Ekim 2008 Çarşamba

Mercyful Fate - Don't Break the Oath (1984)



Melissa'ya göre daha olgun, pro bir çalışma ve albüm boyunca çeşitlilik biraz daha az. Bununla birlikte gaz riffler, güzel gitar soloları, en azından Judas'a göre daha ilgi çekici bateri ve tabi ki Kral Elmas'ın vokali aynen devam. Bu vokale alışmak için yılar önce terk edilmiş bir fabrikanın yıllardır yağlanmamış bir kapısını 13 saat açıp kapayarak antreman yapmama rağmen başarısız olduğumu itiraf etmek zorundayım.
Come To The Sabbath, Gypsy ve Desecration Of Souls beğendiğim parçalar. Enstrümantel parça da fena değil. Aslında sık sık aralara bu tarz bölümler sıkıştırsalar oldukça keyifli olurdu. Bu arada albüm kapağı sade ama etkileyici sınıfında bir numara.
7,50/10