2 Ağustos 2008 Cumartesi

27 Temmuz 2008 Metallica Konseri




Ali Sami Yen'de festival havasında gerçekleşen konser, pek çok insanın beğenisini çoktan kazanmış durumda. Kalite çıtası özellikle Metallica tarafından yükseltilse de bu organizasyonun kusursuz olduğu anlamına gelmiyor. İçeri girişimiz yaklaşık 1 saat sürse de (kusur 1) açılış grubu The Sword'un geç çıkması sayesinde fire vermeksizin grupları dinleyebildik. The Sword üzerimizdeki görevi tamamlayalım havasında olsalar da performansları gayet iyiydi. Grubu pek tanımayan izleyici buna rağmen ağır metal riffleri ile konsantrasyonlarını dağıtmayıp gruba destek verdiler. Ses tertibatı b.ktandı bu arada(kusur 2). Arkasından Pentagram seyirci ile bütünleşerek performanslarını icra ettiler. Ses b.ktandı. Olduğum yerden, sahnenin 50 metre sağ önünden, vokalin sesi gelmiyordu bile. Down'ın sahneye çıkması ile bi kaç seyircinin olumsuz tepkisi olduysa da geneli negatif etkilemedi. Ama konserin itici olmasının sebebi sadece Anselmo, grup elemanları ya da kendini bilmez seyirci değil bu tarz müziğin Türk örf ve adelerine uymaması idi :-)) Yani bu sludge-stoner-doom tarzı oldukça Amerika'ya özgü ve bizim buralarda heyecan dalgası yaratmaz. Ancak konserde oluşan birden çok dalga vardı: Tribünlerden saha içine yayılan Meksika dalgası! Tezahüratlarla beklediğimiz Metallica sahne performansı ve şovu ile boyun kol sırt gibi uzuvlarımıza bol bol ağrı tedavisi uyguladı. Kireçlerimiz çözüldü. Ses ise ancak Metallica sahnedeyken düzelmeye başlamıştı. Konser biterken veletlerin yorgunluktan yerlere yığıldığını gözlemledik. Gençlerin çokluğu gelecek açısında umutlandırdı beni. Umarım destekleri her grup için devam eder. Bense 7 saat ıkış tıkış hazırolda konseri izledikten sonra Mecidiyeköy'de yürümeye başlayınca ayaklarımın beynimin yürüme komutlarını iplememesiyle öyle başına buyruk takılmasıyla yorgunluğumun derecesini anlayabildim. Erken çıkmamız sayesinde caddede trafiği durduran keşmekeşden de kurtulmuş olduk(kusur 3). Bu arada içerideki yiyecek içecek standlarında kuyruklar uzundu. Hatta muhtaç kaldığımız 2 ytllik bir bardak su bile bitti(kusur 4).
Kaçıranlar kafalarını duvarlara mı vursunlar, Boğaziçi köprüsünden mi atlasınlar, hiiiç umrumda değil. Biz ordaydık ve anlatacak bir hikayemiz var.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder