Sartre ve Varoluşçu Felsefe:
özgürlük,seçme veya seçmeme halinin dışarıdan hiçbir tahakküme uğramadan yalnızca insanın kararının bir zemini olduğundan ötürü insan yalnızlaşır. Onu kendine doğru dolayımlayan ahlak olacaktır, ancak insanın kendinde ahlak tesisi bunaltılı, boğucu bir süreçtir. Dolayısıyla bunaltı hali özgürlüğün kanıtıdır. Diyalektik Aklın Eleştirisi adlı eseri hala dilimize kazandırılmamış. Bu eserinden bir kaç bölüm içeren Yöntem Araştırmaları ise bu okumanın ardından hemen kütüphaneme eklendi. Fakat tarihin motoru olarak
kıtlık kavramı şu anın güncelliğini ifade etmekten uzak.
Leo Kofler ve Marksist Hümanist yorumu: dünyanın radikal biçimde hümanize edilmesi, her bireyin tarihsel bir özne olacağı ve tarihin oluşumunda aktif rol alacağı koşulların yaratılmasını ifade eder. Bu köklü değişimin ve insanın özgürleşmesinin en önemli koşulu, siyasi ve ekonomik erkin , kimin elinde olursa olsun, her türlü merkezileştirilmişliğine son vermektir.
Hobbes'tan Berlin'e negatif özgürlük düşüncesi ve Berlin'in agnostik liberalizmi: başkalarının otoritesine maruz kalmadan özgür olma durumu Hobbes ve Locke arasında karşılaştırmalı analizi doğa, sivil ve kamuoyu yasası bazında irdeleniyor. İkisi arasında sentezin Constant tarafından gerçekleştirildiğinden bahsedilir. Mill ve Tocqueville ile birlikte liberal korku çağındaki hassasiyeti gözetir bir negatif özgürlük inşası ayrıntılandırılıyor.
Deleuze, edimselliğin ontolojisi: Deleuze Spinoza'nın beden vurgusu ve olumsallığı ile Nietzsche'nin psikolojik ve kültürel alanda işleyen materyalizmlerini devralmış, özdeşliğin düşünürü olarak nitelendirdiği Hegel'in diyalektizmini reddetmiştir. Hardt ve Badiou'nun Deleuze yorumlamalarına yer verilir zira Deleuze metinlerinde Hegel'e açıkça saldırmamıştır. Maddi hakikate bağlılık konusunda ise Guattari'nin Dekeuze'e desteği olmuştur.
Troçki'nin Sürekli Devrim teorisi ve enternasyonalizm nosyonu: Bu kısma çok aşinayım. Ama aklıma gelen bir yorumu paylaşmak isterim. Stalin sanayide tam da Troçki'nin teorisini pratik eylemiş.
Rosa Luxemburg: Lenin ile girdiği fikir çatışmalarının odağında ulusal hakların karşısında tutumu yer almakla birlikte merkeziyetçilik, parti içi demokrasi, öncü parti ve liderlik gibi farklılıkların da bahsi geçmektedir.
Poulantzas'ın faşizm kuramı: Odağında Alman ve İtalyan deneyimleri olsa da çok parlak bir ışık tutuyor günümüze de ve bu coğrafyaya da. Devlet görece özerk ve içinde çeşitli fraksiyonlar barındıran burjuva sınıfının bir uzanımı olan iktidar bloğunun uzun vadeli çıkarlarının temsilidir. Bu iktidar bloğu kendi içinde yer alan fraksiyonlardan birinin hegemonyası altında birleşmekte ve devlet egemen sınıfların siyasi birliğini oluşturmakta. Faşizmin ortaya çıkmasının koşulları ülkelerin gelişmişlik düzeyinden yada dönemsel krizlerden kaynaklanmaz. Uluslararası emperyalist zincire bağlı siyasal bunalım hali belirleyicidir. Bu halin koşutu ise birbirlerine hakimiyet sağlayamayan egemen sınıfların fraksiyonlarından beslenir. Lokal çelişmelerin yanısıra bu iki etmen yani emperyalist zincirin zayıf halkası olması ve egemen fraksiyonların derinleşen çelişmeleri faşizmi doğurur. Yani güçlenen bir işçi hareketine karşı doğrudan tepki değildir. Bunalım döneminde iktidar bloğu baştan ve özgül biçimde yeniden örgütlenmelidir. Bunalım dönemi ideolojik bunalıma dönüşerek parlamento vasıtasıyla gerçekleşen temsiliyetin altını oyar. Geleneksel partiler sonradan başlarından defedecekleri gayesiyle faşistlerle işbirliğine başlar. Tekelci sermayenin de desteğini almasıyla birlikte faşistler gelenekselcilerden kurtulacaktır. Parlamento görünüşe indirgenir ve iktidar baskı grupları ve milisler eliyle uygulanır hale gelir. Bu dönemde işçi sınıfı ekonomizmin içinde sınırlanmıştır. Küçük burjuvazi ise faşizmde konsolide olmuştur, çünkü faşist hareketin başlangıcı küçük burjuva taleplerinin somutlanmış hali olarak yola çıkar. Devrimci oluşumlar tepki göstermekte gecikmişler, geri dönüşü mümkün olmayan evre geçildikten sonra çıkardıkları ses diğer geleneksel hareketin sesleri arasında kaybolmuştur. Bununla birlikte küçük burjuva, anti-kapitalizm gibi sol hareketin temalarını kendine uydurarak bunalımından çıkmaya çalışır. İktidara tapınım ve devlet fetişizmi, milliyetçilik, ırkçılık, militarizm, (sözde) ahlakçılık ve ailecilik, entelektüelizm düşmanlığı gibi unsurları küçük burjuvazinin temennileri ile birebir örtüşürken, emperyalist, tekelci semayenin varlık ve geliştirme koşullarını güçlendirmeye hizmet eder. Özetle genelleşmiş bir ideoloji bunalımının yol açtığı boşluğu doldurmuş olan faşist ideoloji, küçük burjuvazinin özlemleri ile tekelci sermayenin çıkarlarını, çoğu zaman eklektik bir yapı içinde, güçlü bir şef imgesi ve genişlemiş devlet aygıtı etrafında birleşitrmiş, bu sayede hem işçi sınıfı ideolojisinin hem de liberal burjuva ideolojisinin sönmeye yüz tuttuğu bir periyodda kitlesel arka planını kademe kademe büyütmeyi başarmıştır.
Hardt ve Negri İmparatorluk, Çokluk,Ortak Zenginlik: buna da aşinayız vesselam
Ronald Dworkin ve yargıda yorum: Yargıçlar hukuki kuralları, ilkeleri, emsal kararları, geçmişteki uygulamaları dikkate alarak somut uyuşmazlıkla ilgili bir yorum yapar, verdiği kararla geleneğin bir parçası haline gelir.
Wallerstein ve dünya sistemleri kuramı: Merkez, yarı-çevre ve çevre bölgelerden oluşan kapitalist dünya ekonomisi kuzeybatı Avrupa'da devletçilik ideolojisinden beslenerek doğmuştur. İşçiler birey olarak değil içinde bulundukları, sürekli değişen, içinde yaş ve cinsiyet rollerine dayalı bir işbölümünün olduğu , ücretin yanında tarımsal ürün yetiştirme, küçük meta üretimi, rant ve transfer ödemeleri gibi bir dizi farklı kaynakta çıkan gelirlerin toplandığı hanehalkı tabiri vasıtasıyla tanımlanır.
Roger Griffin'in faşizm analizi: Dirilişçi popülist aşırı milliyetçilik olarak tanımladığı faşizmi içeriden okumaya çalışmaktadır Griffin. Faşizm ruhu itibariyle moderndir ve her türlü teknolojik imkanı kullanmaya eğilimlidir. Krizin ortasında anlam dünyasının sınırlarını belirli bir hale getirerek kapatmak, dolayısıyla siyasal olanın ufkunu kapatıp sonlandırmak üzere ortaya çıkmış , yaratıcı ve yenilikçi bir alternatif modernist tarzıdır faşizm.
Andrew Feenberg'in teknoloji felsefesi: benim ilgime hitap etmedi.