28 Mart 2021 Pazar

Ruhi Su - Yunus Emre (1972)


 Ruhi Su'nun diskografisinde Anadolu ozanlarının eserlerini derlediği konsept albümlerden dinlemediğim sonuncusu tassavvuf ehli Yunus Emre'nin bestelerine baz almış durumda. Daha önce söylediğim şeyler geçerli, müzikal akış daha çok arşivlik belgesel kayıt tadı vermekte. Bu albümün sanatçının favori kaydı olduğunu söyleyemem. Sanatçının kendine has vokalinde sevmediğim bir yönü var ki burada da bir kaç eserde duymak mümkün.

7,0-/10

24 Mart 2021 Çarşamba

Sigh - Scorn Defeat (1993)

 Öncü metalin delişmen isimlerinden Sigh, 90'ların başında black metal ile (maceracı pek çok grubun müzikal hayatlarına black metal içinde adım atmaları tesadüf mü acaba) piyasaya merhaba derken emsallerinden farkını da ilk kayıt olmasına rağmen ortaya bariz şekilde koymuş. Dramatik ve teyatral yönden 80'lerin Mercyful Fate ve Venom gibi etkilenimleri hatırlatsa da tempo değişiklikleri, orkestral ve senfonik düzenlemeler, barok ve piyano ezgileri yapıtı İskandinav kardeşlerinden ayrı  bir yere taşıyor. Japonya'dan adlarını o zaman duyurabilmişler midir bilmiyorum ama bu albümün şu an itibariyle kült bir statüye kavuşmuş olduğunu söylemek mümkün. Bariz olan şey şu ki tür içinde progresif açıdan çağının en az 10 yıl ötesinde bir kayıt bu. Ama yerel yani egzotik Japon kültürün izlerini duyamamak, sözler haricinde, bir miktar hayal kırıklığı yaratıyor, bu sonik cümbüşe yakışırdı doğrusu. Senfonik ve teyatral tarafı baskın black metal'in büyük hayranı olduğum söylenemez. Ama hastası olduğum Victory of Dakini ya da Ready for the Final War gibi epik thrashy parçalar bu açığı kapatmaya yetiyor artıyor bilem.  

7,50/10

21 Mart 2021 Pazar

Giovanni Guidi - Avec le temps (2019)


Caz dünyasında plak şirketi ECM bir tür janra dönmüş durumda. Sade albüm kapağında ortaklaşan bu yapıtların işitsel bir bütünlüğü olup olmadığını anlayacak kadar örnek dinlemedim. Ama daha sakin sularda yüzüyor intibası vermiyor değiller. Bir iki yerde aykırı çıkışlar yaşatsa da bu kayıt da bu intibaya uygun bir seyir izliyor. Hayli melodik, atmosferi tatlı, kolay dinlenir bir çalışma. Mavilikten midir bilemedim, biraz bahar yaz geçişini yakıştırdım. Sular yeni ısınıyor, güneş kumlar yaslanmış. Üzeri sazdan çatıyla örtülmüş derme çatma bir kafede oturuyoruz. Yalnız melodilerin akılda kalıcı iz bıraktığını da söyleyemiyorum. Bu da albümün zayıf tarafı oluyor. 

7,50-/10

17 Mart 2021 Çarşamba

Sepultura - Chaos A.D. (1993)

Roots öncesinde geçiş albümü . Etiketlendiği thrash metal tanımına çok da yakın değiller bu albümde bence. Gruuv muruv metali bırakın, özellikle başlangıcıyla bayağı bariz hardkor. Alttan ince ince Brezilya Amazon ezgileri güzel yakışıyor. Albümün sonlarına doğru deneyselliğin oranı artınca kafada soru işaretlerinin doğması da gayet normal. New Model Army yorumu mu, hayırdır inşallah. Yalnız sözsüz parçaya laf atanları kınıyorum. Bir renktir, otantiktir, bir durulmadır. Çünkü düz hardkor bir kayıt bana çok da hitap etmiyor. Kafa kol dümdüz hardkorcular albümün tamamından çok da memnun olmayacaktır, diğer bir deyişle, ilk yarıyı tercih edeceklerdir. İşin apasıl gerçeği albüm tümüyle ne thrashçıyı, ne groove/alternatif metalciyi, ne hardkorcuyu memnun edecek ne de etmeyecektir. Anlaşılmıştır umarımdır.

7,75/10

14 Mart 2021 Pazar

Marilyn Manson - We Are Chaos (2020)

 

Son dönemde skandallarıyla ismi gündeme gelen ki müziğiyle yavaş yavaş yeniden öne çıkmaya başlamıştı, 90'ların şok prensi Marilyn Manson gibi birinin eski birliktelikleri tarafından taciz ve şiddetle suçlanması tıpkı Eva Braun'un Hitler'i "ırkçı bu adam yafu" diye şikayet etmesi gibi bir şey olsa gerek. Doğruluğundan şüphe yok elbette de Marilyn Manson'un sadece şov yapmadığı ve çocukluktan gelme travmalar da neticesinde , istekli olan tabi ki kendisini tedaviye adar, bayağı bayağı manyak biri olduğunu sokaktaki çocukların dahi bildiği gerçeği karşısında, geçiniz ve ağlamayınız. Halbuki MM ilişkileri zaten bile isteye oluyor diye biliyorduk. Sanat üretildikten sonra sanatçıdan bağımsızdır düsturuna bağlı kalarak albüme bakarsak son yıllardaki arayışlarını neticelendirip kürkçü dükkanı misali melodik ve kimi zaman agresif tonlarıyla 90'lar tarzına yaklaştığını söyleyebiliriz. Sertlik seviyesi biraz daha yumuşak olsa da son dönemlerdeki akustik ozanlıktan fersah ve de fersah uzakta. Şok edici endüstriyel tınılar ise aynı tadı vermiyor. Zira 90'ların üzerinden çok zaman geçti. Ne ben eski benim, ne de zamanın ruhu aynı ruh. Güzel bir nostalji olduğu kesin ama bazen gerilere dönmek vasat bir taklide düşmekten ibarettir uyarısını göz ardı etmemek lazım. Ayrıca albüme adını veren şarkıdaki mizıri, mistıri uyağına uyuz oldum. 

7,75/10


10 Mart 2021 Çarşamba

Gregorian - Masters of Chant Chapter III (2002)

Bu albümün ünlüleri New Order'dan Blue Monday, Duran Duran'dan Ordinary World ve Chris Isaak'dan tabiki de Wicked Games. Yorumlanan diğer isimler de önceki kayıtlara göre daha tanıdık, parçalar ise tartışılabilir. Sting, Toto, Depeche Mode, Elton John, Neil Diamond ve en bir enteresanı da HIM. Orijinal parçaların da adedi ikiye çıkmış. Bu kayıtla grubun soundu en oturaklı haline kavuşmuş, bütünlük olağanüstü durumda. Yorumlanan şarkıların aslını bilmeseniz coverlandığını anlamazsınız. Yine de önceki kaydın bence gölgesinde kalıyor. O çokseslilik gitmiş, arkada kalan bir kaç kişi ayakta durmaya çalışıyor gibi. Yine de genel kanı bu albümün öncekine göre daha iyi olduğu, yalnız bence tam tersi.

6,75/10

7 Mart 2021 Pazar

RETRO: Empyrium - Where at Night the Wood Grouse Plays (1999)

 Metal, uzak bir mazi. Bu albümle Empyrium yüzünü full dark folka döndürmüş durumda. Aslına bakarsanız neredeyse gelişigüzel melodilerin biraraya geldiği hımbıl mımbıl mırıldanmaların eşlik ettiği parçalar her nasıl oluyorsa o kadar da kötü tınlamıyor kulakta. Kimi zaman ortaçağ Avrupasına kayan atmosfer kısmı başarılı çünkü. Hele şu günlerin soğuğunda, pencereden dışarıda karı izlerken, yağmur da şahane olur, çıplak ağaç dalları tıkırdıyorken, yaprakların hışırtısı da olur, fotur fotur yanan şöminenin alevleri gölgesini vururken dört duvara, kombi peteğinin ısısı da olur, bu kaydı dinlemek ruha çok iyi geliyor. Eskiden yani kanımız deli deli akıyorken bu derinliğin farkına varamamış olabilirim. Şu an da modern bir Winterreise yorumu diyebilirim. Yine de bazı anlar bestelerin üzerine matematik yapılmadığı ve duyguların yönlendirmesine fazla müsade edildiğini düşünmüyor değilim. 


8,0-/10