30 Aralık 2020 Çarşamba

RETRO: Dreams of Sanity - Masquerade (1999)

 

Dante'nin İlahi Komedya'sını konsept alan ve biraz çiğ bir sounda sahip ilk albümlerinden sonra daha profesyonel ve rafine bir sounda ulaşmışlar bu kayıt ile. Operadaki Hayaleti konu alan bu albüm, grubun önceki albümde hissettirdiği metalin alt-türlerinden etkilenimleri safra gibi atarak pür senfonik gotik metale ulaşan bir noktaya evrilmiş. Bu benim için iyi bir şey değil. Belki de cehennemlerden romantizme konsept ile ilgili bir geçiştir bu. Sanırım ilk albümdeki çift  kadın vokal de teke inmiş ve arada vibrato tekniğinin ifasında tökezlediği duyulabiliyor. Hiç kimse için iyi bir şey değil. Sonuçta sol kulaktan giriyor, beyinde hoş bir nağmeyle dalgalanıyor ve sağ kulaktan uçup gidiyor, emsalleri arasında kayboluyor. Ha, ben böyle operetli senfonik kadın vokalli gotik metalin hastasıyım diyorsanız, o ayrı. 

6,75-/10

27 Aralık 2020 Pazar

Goldfrapp - Silver Eye (2017)

 

İngiltere çıkışlı elektro pop grubun 7. albümü çok da muhteşem karşılanmamış görünüyor. Fena değil, ama diskografide pek bir gerilerde, derler. Öncesini bilmiyorum grubun. Dolayısıyla benim için taze bir dinleme bu, grubun bakiriyim. Bana biraz arada bir yapım geldi, ilk tepkim bu. İskandinav kulluğunu yansıtan ama bir türlü mistife olmayı başaramamış atmosferik tarafı (ki en başarılı biçimde  Faux Suede Drifter'da vücut buluyor, bir de Moon in Your Mouth unutulmamalı) elektro bas ağırlıklı ama orta tempolu diğer şarkılarla aynı sepete atılmış gibi. İşin kötü yanı kısmen hareketli taraf dinlendikçe eskimekte, kalıcılığı zayıf. İlginç bir şekilde delüks baskıdaki 7 remixlenmiş parça çok daha ilgi çekici.  Albümün görece yavan asli kısmı önceden dinlemenin beni remikslere hazırlayarak yardımcı olup olmadığını kestirmem mümkün değil, diğer bir deyişle remixleri içeren bağımsız bir farazi EP şeklinde  dinleseydim , aynı tepkiyi gösterir miydim, hiç bir fikrim yok. Ama bildiğim bir şey var ki kendimle ilgili olarak, pop müziğini genelde sıkıcı bulurum ve remiksleri severim. 80'lere ucundan dokunduğu ve Knife misali atmosferi inşa ettiği ölçüde kıymetli bir çalışma. Remikslerden de Depeche Mode'dan Dave Gahan destekli Ocean , brütal baslarıyla Anymore introsu, house parti havasıyla Systemagic öne çıkıyor. 

7,25/10

26 Aralık 2020 Cumartesi

Ruhi Su - Seferberlik Türküleri Ve Kuvayi Milliye Destanı (1972)

Ruhi Su, bu kaydında Nazım Hikmet'in sözlerinin yanısıra Çanakkale Türküsü, Sarıkamış, Kiziroğlu gibi dönem türkülerine ses vererek epik bir atmosferi yakalamayı hedeflemiş. Özellikle yalın bir vokal ve saz eşliğinde bu türküleri dinleyebilmek ilginç bir tanıklık. Misal Kiziroğlu çok farklı geliyor kulağa, aşık ile sevdiği kız arasındaki Söyleşi türküsündeki anonslar, iyi yada kötünün ötesinde. Tarz olarak müzikal akışı sağlamaktan  ziyade punk gibi tek tek, kısa, tekrardan uzak ve öz bir yorumlamanın artık büyük sanatçının imzası olduğu burada da kanıtlanıyor. Parçalar arasındaki işitsel bütünlük ve müzikal akış ve konsept bakış albümü çok daha farklı bir yerlere çekebilirmiş. 

7,0+/10

17 Aralık 2020 Perşembe

Steve Reich - Music for 18 Musicians (1978)

 

Minimalist klasik müziği elektronik bir zihin yapısıyla tabaka tabaka harmoni içinde inşa eden ve türü popüler bir kitleye yayan çığır açıcı devrimci bir klasikleşmiş yapıt. Boş yere nabız diye nitelendirmediği parçalar sıkılığı ile 18 müzisyenin (ehhehhe) gevşemesine hiç de izin vermiyor. Nabzın attığı damar klarnet, çello, vokal, piyano, afrika ritim çalgıları gibi pek çok enstrümandan oluşmakta. Modern müziğe dahiyane bir dokunuş!

içses: migrenim azdı, ne böyle dibili dibidi dibidi!

5,0+/10

15 Aralık 2020 Salı

Jolie Holland - Wine Dark Sea (2014)

 

Ne demeli buna ne demeli. Anti-americana folk demek istiyorum kaynak üstüne oturduğum yer olmak üzere. Cazırtılı gitar sanki gelişigüzel eklenmiş gibi ama arkada büyük bir resim var. Her şey o çirkinliğiyle uyum içinde. Çarpıtılmış çurputulmuş eciş bücüş. Yine de eklenmesi gereken bir hakikat var. Hanımkardeşimizin ağuuöğüy telaffuzu o kadar itici ki, ısınmanın mümkünatı mümkün değil. Albümü dinlediğim her seferde ancak dördüncü şarkıdan itibaren içine girebiliyorum. Halbuki sıkı orkestra ve melodik besteler (en azından albümün sonlarına doğru) göz dolduruyor. Vokalin normale yakınlaştığı anlar keyif alınası bir dinleti imkanı doğuruyor. Rock, blues, caz ve Amy Winehouse gibi albümü zenginleştiren alt temalar vokalin prozaclandığı anlarda daha güzel, ekstreme kaymaya gerenk yok.

6,75+/10

13 Aralık 2020 Pazar

Kayo Dot - Blasphemy (2019)

2014 tarihli albümlerini dinlediğimde ki o da zorlu bir süreçti, yeni bir grup keşfetmenin heyecanını yaşamıştım. Natürlich, bu beklentiyle geçen sene çıkan son albümlerini dinleyip dinleyip durdum. Biliyordum, bu da zorlayacaktı ama şunu söyleyebilirim ki bu albüm pek de bir yere varmıyor. Farklı vokal teknikleri ve beste yapısı hikaye anlatıcı konsept ve teyatral bir hat sergilemekte. Post-punk etkisi az da olsa ( A Prophecy) yansıdığı sürece güzel. Ama art ve progresif rock gerçekten de daha belirgin bir tanımlama olarak denk düşüyor kayda. İddalı bir kayıt olmasına rağmen bir türlü bende bir şeyler uyandırmadı. Neyse ki Purity namındaki bonus sidisini de dinlemiş bulunmaktayım. Radiohead ve Thom Yorke'in elektronik progresif rock havasına benzer bir yönelim bu bonus sidiye tamamiyle hakim. Ve işitsel provokasyon , biraz seyreltilmiş olsa da, namına çok daha ilginç örnekler sunmakta. Bir nevi grup yine beklemediğim yerden beni vurmayı başarıyor.

6,75/10

8 Aralık 2020 Salı

RETRO: Dreams of Sanity - Komödia (1997)

 

Avusturyalı grubun bu albümü  gotik metal standartlarından uzaklaşmamakla birlikte farklı yönelimler ve incelikler de barındıran bir yapıt. Gençlik vakitlerimde gotik ve doom eserleri fantastik kurgu okurken ya da mini mini adamlı rpg oynarken dinlediğim için her tekrar dinleyiş beni nostaljik duygulara boğar. Tasasız ve deli dolu ama nafile geçilmiş vakitler... Grubun şarkılarını iki kadın vokal seslendirmekte, kah melodik kah agresif kah şairane . Riffler, farklı alt türlerden etkilenimler (ve hatta elektronik), senfoniye dokunuş , hani neredeyse progresif bir hat takip ettikleri. Ancak yine de beklenen yükselişi gerçekleştiremiyorlar. Kaydın ortalarından sonra özellikle bazı bestelerin fazlasıyla uzatıldığı, sürüm sürüm sündürüldüğü aşikar hale geliyor. Halbuki senfonik grupların sıkça başvurduğu bu yöntem daha direkt ve vurucu özellikler sergileyen grubumuza pek de yakışmamıştı. Sonuçta dinlerken keyiflendiğiniz ki hakikaten öyle, sonrasında ise bir kaç dakika içinde hafızadan uçacak bir imza atmışlar.

7.0/10

6 Aralık 2020 Pazar

RETRO: Lacrimosa - Live (1998)

 

Efsanelerden biri. Konser albümleri bir kaç faktörden dolayı önemlidir. Bir kere bir derleme kaydı olarak sanatçıların en sevilen şarkılarını bir araya getirir. Bir yandan da bu parçalar canlı seslendirmeye uygun düşecek şekilde farklılıklar sergiler. Ve tabikine de bizi soktuğu  grubu canlı canlı , bi taraflarından ter dökerken dinlemenin heyecanını hissetme tribi.  Lacrimosa bu kayıtta hepisinin altından başarıyla kalkıyor. Hatta özellikle vokal performansının stüdyo kayıtları ile yaraşır olması kafada şüphe uyandırıyor. Böyle doyurucu bir albümün elbette tek sidiye sığması mümkün değil. Sahnedeki yalnız palyaçoya kulak vermenizi dilerim. Ama bu kaydın hakkını vermek için öncesinde gruba biraz aşinalık kazanmak şart görüşündeyim. Böylece Lacrimosa dinletisinin sonuna geldik. Halbuki diskografinin yarısına bile gelmedik. Hayat kısa, müzik çok, yola devamke. Seele In Not oh yeaah

9,0/10