Fantastik MS&T serisinin hayli hacimli ilk kitabı, fantastik kurgunun klişelerini bütünüyle terk etmeksizin , kurguya ilginç öğeler katmakta gayet başarılı olmuş. Bu sebeple okurken biraz da Raymond Feist'in serileri aklıma geliyor. Aslında herşey beklentilere bağlı Keynes'in dediği gibi...
Bu sefer, farklı millette insanların yaşadığı, Usires'in kurduğu bir din ve Erkynland diye bilinen bir krallığın egemen olduğu bir dünyada sarayda yaşayan yetim, Küçük Emrah tiplemesindeki Simon adlı bir çocuğun büyümesini izliyoruz. Evet, prensese aşık oluyor ve tahminimce kral olacak.!! Neyse kral ölür, veliaht prens tahta geçer. Amma ve de lakin ekmek elden su hazineden yaşayıp gitmek varken bu adam zorbalaşır, kendi kardeşiyle zıt düşer. Üstüne üstlük iklim değişmeye, kuraklık ve kış yayılmaya başlar. Bingo! bildiniz, kuzeyde eski bir kötülük güçlenmeye başlamıştır.
İlk birkaç yüz sayfası sıkıcı karakter oluşturma safhasıyla geçerken bu kitabın en ilginç yanlarından biri Hristiyanlığın yandan yemişi bir dinin konunun geçtiği topraklarda hüküm sürmesi. Usires adlı peygamberleri de bir ağaca tersten çivilenmiş!! Başlangıçta eski kralın kahramanlıkları ve sözkonusu din oldukça olumlu aktarılırken aklıma fantastik/bilim kurguda oldukça yaygın olan kültürel ırkçılık geldi. Üzerine ciltler dolusu kitap yazılabilecek olan bu konuyu bilmeyenlere şu basit soruları soralım? Neden çoğu kahraman anglo-sakson beyaz erkek? Neden medeniyet Ortaçağ Avrupasıyla eşleştiriliyor? Neden vikingvari savaşçıların öldürmesi bir hakken doğulu ya da siyahi kavimlerinki hep vahşet? Geçelim... Bizim romanımızda ise konular ve karakterler gelişirken, diğer yandan da farklı kültürlerle karşılaşırken, hep bilinen klişe teorilerin ve hatta dini yapının çatırdağını duyabiliyorsunuz. Yazarın ilerki kısımlarda konuyu hangi yöne evrilteceğini bilmiyorum ama bu metamorfozu gayet iyi işlemiş.
Yazarın hiç hoşlanmadığım bir yanı ise yazım tekniği oldu. Dili (İngilizce) gereğinden daha karmaşık kullanmış . Tasvirler ve benzetmeler korkunç derecede saçma. Hatta sapsaçmapan.
Kısacası karşımızda bir başyapıt olmamasına rağmen devamını merak ettirebilen bir eser duruyor.