24 Şubat 2008 Pazar

Persuader - Evolution Purgatory (2004)


Blind Guardian ile benzerliği dikkat çeken grup thrash etkilenimli modern power müzik yapıyor. Bu benzerlik vokal ve oldukça etkileyici korolarda göze çarpıyor. Diğer aklıma gelen grup da Iron Savior. Ama Persuader , daha kompleks ve power-thrash melezi müziği çok iyi harmanlayarak öne çıkıyor. Hele bazı parçalarda distorte (?) edilmiş ya da brutal-scream vokal eklemeleri , keşke biraz daha uzun olabilseymiş dedirtiyor. Özellikle Masquerade adlı parçadan söz ediyorum.
Grup BG benzerliğini devam ettirdiği sürece belki büyük gruplar arasında yer almayacak. Ama bu haliyle bile büyük bir açığı dolduruyor. Tam sevdiğim gibi hem melodik hem heavy olan albümdeki favori parçam Fire At Will.
(8,5/10)

Deja-Vu - Kendin Coş (2005)


Bağlamalı punk etkilimli nu-metal ya da her ne haltsa. Bu gruba fazla haksızlık yapıldığını düşünüyorum şahsen. Sonuçta oldukça eğlenceli ama kendini çabuk tüketen hoş bir materyel üretilmiş. Orphaned Land ile dansöz izleyen, clublarda dans figürleri sergileyen metalheadlerin olduğu ülkemizde , ki karşı değilim, grup farklı noktalardan eleştirilmeli. Örneğin vokal ile sözlerde ve yer yer bestelerde başgösteren amatörlük. Bir de grup ne kadar ciddiye alınmak istiyor bilmiyorum ama (liriklerden anladığım istiyor gibi ) dinleyicinin o gözle bakmasının hayal kırılığına uğrama olasılığını oldukça arttırdığını söyleyebilirim.
Albümdeki favori parçam Fani Dünya. "hopla hey zıpla hoy!" :))
Sanırım Direct-t solisti Yeter Artık adlı parçada gruba desteğini sunmuş. Böyle ...
(7,75/10)

Judas Priest - British Steel (1980)



En iç gıcıklayıcı(farklı bir vokal tarzıyla söylendiği için): Grinder
En sıkıcı: Metal Gods
En marş gibi olmayan marş: United ( 'Take On the World' dan kat kat iyi)
En eğlenceli: Living After Midnight
En dile takılan nakarat: Breaking the Law
En sert:Rapid Fire
En fena değil ve "cool" isme sahip olan(heh he fazla zorladım burda): You don't have to be old to be wise
En farklı ve en epik ve en iyi: The Rage (hoş bas girişiyle, özellikle)
En eee işte: Steeler
(7,75/10)

17 Şubat 2008 Pazar

vs.vs.

Karakalem, Deli Kasap, Doğan Kardeş, Level. Hala Zor'u bekliyorum.
I am Legend, 1 sayfalık text den etkileyici bir film yapabilen ve sonunu her zamanki gibi "Tanrının bir planı var" geyiğine bağlayabilen Hollywood'a selam!
Siyahi firavunlar dolayısıyla aldığım National Geographic'in şair Matsuo Başo hakkındaki ekileyici makalesi. Güzel şeyler bunlar.

10 Şubat 2008 Pazar

Büyü - Düş Sokağı - Murat Yılmazyıldırım (2003)



Murat Yılmazyıldırım ve Murat Çelik'ten müteşekkil Düş Sokağı Sakinlerinin dağılmasının ardından MYY'nin yayınladığı albümlerden. Aslında tarzları çok hoşuma gitmese de bazı şarkıları benim için de efsaneleşmişdir. Doğu ve Anadolu mistisizmini progresive rockla harmanlayıp kendine özgü vokal stiliyle birleştiren MYY nin bu albümde 14 adet parça bulunmakta, şarkıların yarısı daha ağır, ilginizi çekemiyor. Bu sebeple albümün ortalamasını düşürüyor.
Lirikler takip edenlerin açısından tatmin edici olabilir. Ama sözlerde "ne kadar mistik lafını söylersem o kadar mistik, gizemli olduğum anlaşılır" mantığı rahatsız edici. Belki doğru değildir. Lakin hissettirdiği bu. İlgi çeken parçalar Düş Baladları keman ve piyanosu , ilginç düzenlemesi (kahkaha ve zırlama, diyeyim) ile ; Hindistanname etnik düzenlemesi ve enerjisiyle (tabi bazen sözlerde geçen "yılan dansı vıjj" gibi enteresanlıklarıyla ) ; daha pop , klarnet, akustik gitar, keman ile süslü İstanbul Akşamlarım, şirin ve tedirgin edici piyano etrafında salınan bir vokalle en iyi tarif edebileceğim Kenderuntanbul, egzotik nakaratyla Murdem Yaş Lahoya, buram buram Anadolu mistisizmi kokan neyle örülü Ben Benden Geçtim, kısa bir manifest niteliğinde (hem sözler hem söyleyiş tarzı) Kayboluş. Bence albümün en kötü şarkısı ise Çiçeklerin Şarkısı.
(7,5)

Dark Tranquillity - Damage Done (2002)





İşin aslı ben melodik yanı ağır basan , progressive death severim ki DT nin ve In Flames'in orta dönemlerine denk gelir. İki grubun da son albümleri hakkında hiç bir fikrim yoktu, ta ki Character'i dinleyene kadar. Character'i Melodik yanı daha zayıf kalan, brütal vokalin güzel olmasına rağmen organik bir sounda sahip ve fazlasıyla sert (DTnin sevdiğim tarzına göre) bulmuştum. Bu albüm ise Characte den 3 sene önce çıktığından olsa gerek bol bol kullanılan ve müzikle uyum içinde olan keyboard ve melodik yapısıyla önceki döneme daha yakın duruyor.
Açılış parçası Final Resistance bomba gibi bir şarkı. Takip eden Hours Passed in Exile ise übermelodik bir parça, Format C:For Cortex gibi albümdeki favorilerimden. Monochromatic Stains albümün çıkış parçası. Duygusal Single Part Of Two daki melodik gitar tonu dikkati çekiyor. The Treason Wall, lirikleriyle vokaliyle vs. öfke yansıtan, son dönemlere yakın bir şarkı. Diğer dikkat çeken parçalar The Enemy, cuk oturmuş ismiyle White Noise/Black Silence ve enstrümental melodik Ex Nihilo.
Kısaca değerlendirmek gerekirse herşey istediğim gibi olsa da ortaya helva çıkmamış. Albümde parçalar birbirine yakın ve kendini hemen belli eden marş şarkı içermiyor.Kusuru bir noktada sabitlenmek yerine daha devrimci değişiklikleri tercih etmem, gibi unsurlara dayanarak kendimde buluyorum. DT ye laf söylenemez çünkü.
(8/10)

8 Şubat 2008 Cuma

Judas Priest - Killing Machine (1978)



Evet, şaşırtıcı çünkü farklı. Bir önceki albümde elde ettikleri soundu değiştirip 70ler-80ler melezi sert ama eğlenceli bir soundu denemişler. Vokal tekniği de denenler arasına girince bu Halford mu diye şüpheleniyor insan. Albümlerinde istikrarlı bir soundu takip etmeyen grubun, bu albümü için ise, benim de katıldığım bir tespit, glam rockun öncüsü eleştirisi getirilmiş bazı yerlerde. Öyle ama dar görüşlü olmamak lazım. Sonuçta eğlence faktörü gayet yüksek. Özellikle gitar sololar sayesinde.
Albümün en kötü şarkısı olan,sonradan Manowar'ın benzerlerini çok daha başarılı bir şekilde üreteceği metal kardeşliği temalı marş şarkı Take On The World, Mahsun Kırmızıgül'ün Kardeşlik Türküsüne dönmüş. Ya da popçuların 80lerde hep beraber söyleştikleri We are the World'e. Hiç olmazsa bu son şarkı UNICEF gibi bir kuruma katkı amaçlı idi. İyiler ise, bana başka bir grubu hatırlatan (Motorhead?) Hell Bent for Leather, bana başka bir grubu hatırlatan (tekrar mı oldu ne) Burnin' Up, muhteşem balad Before the Dawn . Bir de dinledikçe sevilen, nakaratıyla ve sonlanışıyla öne çıkan Evil Fantasies. Diğer parçalarda ise güzel anlar, riffler parça boyunca ilginizi yüksek tutamıyor.
(7,5/10)

2 Şubat 2008 Cumartesi

Tindersticks - 2nd Album (1995)


Öncelikle bu grubun tarzı nedir? Wikipedia ne diyor, indie rock, chamner pop, indie pop, orchestral pop felan filan. Rate your music sitesinde de dinleyenler Nick Cave ve Tom Waits e benzetiyorlar. Ben onu bunu bilmiyorum. Şunu söylemek gerekirse bu rock değil. Gitar (akustik ve bas ağırlıklı), jazzy drum çalma tekniği, piyano, bilumum üflemeli ve yaylı çalgı içeren grubun müziği senfonik bir tarzdan uzak. Kendine has bariton ,tok vokal aceleye gelmeksizin şarkıları söylerken "kendi kendine" tınlayan bir müzik oluşuyor.
albümü tanımlayan tek sözcük ise
KLOSTROFOBİK
olmalı . Giriş parçası El Diablo en el Ojo o kadar rahatsız edici ki konsantre olup dinleyemiyorsunuz. Takip eden parça A Night In'in nakaratında gittikçe yükselen yaylı kımıyla albümün en iyi parçalarından biri. 8 dakikalık My Sister kara mizahla yüklü bir hayat hikayesi anlatıyor. Tiny Tears daha "radyo dostu" ve güzel bir çalışma. Snowy in F# Minor trompet (?) vs. ile kısa ama çok iyi, albümdeki favorilerimden.
Oldukça farklı ve karanlık olan bu albümde 16 şarkı bulunuyor, o yüzden sadece dikkat çekenler hakkında görüşlerimi belirtmeye devam edelim; Vertrauen II , 70lerin kült macera filmlerinde yer alan arkaplan şarkılarını andıran enstrümental bir parça. Talk To Me'deki orkestral kısımların kısacık piyano ile geçiştiği an gerçekten tüyler ürpertici. Ve tabi ki şarkının sonlandığı kısımdaki kaos. Travelling Light bayan bir vokalle söylenen düet parça, ayrılık sonrasını anlatan ve yine yaylılarla desteklenen basit ama çok şey anlatan romantik bir şarkı. Pek de özelliği olmamasına rağmen Mistakes de hoşuma giden parçalar arasında.
Albümün eksi tarafı uzun olması ve birbirini tamamlamayan, konsept dışı şarkılardan oluşması. Tutarlılık az ama bu sayede çabuk sıkan albümlerin arasında yer almıyor. Her zaman dinlenebilesi yüksek de değil.
(8/10)