Hep bir umudum vardı, bu toprakların müziği ile black metal janrını bizim gençler birleştirsin. Aklımda davullu, zurnalı, epik ve senfonik bir şeyler kurmuştum. Bu kadar kakafonik ve moderen bir eser ile karşılaşacağımı hiç düşünememiştim. Zaten bu projenin arkasındaki isim de buralı değil. Kadıköy'deki Afgan ustaların ocakbaşında olduğu Rus bir garsonun servis ettiği, soft rock müzik çalan öz hakiki Urfa kebapçısı gibi bir post modern numuneye benzer şekilde bizlere ait üç beste ki Çay Benim Çeşme Benim, Plevne Marşı ve Şu Dalma'dan Geçtin mi?, Türkçe aslını da içeren ve bariton bir vokalle seslendirilen bölümlerle birlikte Çekçe "ateş düştüğü yeri yakar" diye tercüme edilecek bir isimle Amerikalı bir arkadaş tarafından kaydedilmiş. Arıza bir durum var kısacası. Bateri kaydının bazı bazı makineden bazı bazı canlı olduğu söyleniyor. Ama kesin olan bir şey varki baterist sanki çalan müzikten bihaber pata küte ne varsa girişiyor. Vokalin de yer yer şiddetlenmesi ile oluşan agresif ataklar yüreciğimizi tıpı pıtı tıpı attırıveriyor. Gitara da artık bir şey demiyorum, klişe şekilde DsO dissonant jilet keskinliğinde. Açıkçası biz bu aynı tonda seyreden türkü ve marşlara aşinayız da dinlediğimizden bir şeyler çıkarabiliyoruz da bunu dinleyen ecnebiler bu kaostan ne anlıyor, merak etmekteyim. Müzikte sentezi seven benim için bile garip düşüyor doğrusu.
8,25/10