Stalinist ve otoriter bir yapıdan özgürlükçü yerel bir deneyim beklemek. Ne bileyim? Şapkadan tavşan çıkarmaya çalışan solcu naifliği olsa gerek. Biraz yazılar bu minvalde ilerliyor, biraz da AKP'nin karakterine dairsosyolojik tespitler üretilmeye çalışılıyor. Yani merceğin yönü bu topraklara çevrilmiş. Üst bakış post-marksizme daha yakın. Foucoult, Deleuze, Gramsci gibi önemli isimlere göndermeler yer almakta. Dolayısıyla ekonomist neoliberal veya neoemperyalist politikalara dayalı tespitlerin yanında disiplin, denetim, hegemonya, müşterekler, çokluk, biyopolitika gibi kavramlara rastlamak mümkün, derlemede yer alan makalelerde. Ötesinde Susan Buck -Morss'un çokluk karşısına küresel kalabalık terimini geliştirmesi, Ceren Özselçuk'un AKP'nin ceberrut bir şekilde "bir boş gösteren" olarak hizmet kavramına bel bağlaması gibi orijinal fikirleri okuma imkanı da sunulmakta. Yoksa neoliberal politikaların sosyal yardımlaşma politikaları ile birlikte topluma bir paket halinde sunulduğu popülist siyasetler , küreselleşmenin ulus-devleti ortadan kaldırmayıp yapısını ve işlevini değiştirdiği tezleri yabancısı olmadığımız görüşler. Foucoult'nun yaklaşımlarına yaslanarak Mahmut Mutman , liberalizmin özgürlüğü süreli ürettiği,oluşturduğu, çerçevelediği ve yönettiğini, güvenliğin özgürlüğün öteki yüzü olduğunu ve libralizmin bir tehlike kültürü yarattığını alıntılıyor. Pazarı doğal bir alan kabul eden klasik liberalizmin tersine neoliberalizm pazarı ve rekabeti siyasal müdahale aracılığıyla kurulan ve yaşatılan gerçeklikler olarak görür. (15 temmuzdan sonra olağanüstü bir halle yönetildiğimizi, sadece iki dudağın arasından çıkan emir telakki edilen sözler değil niyet okumalarıyla insanların yaftalandığı, hapsedildiği, bir gün düşman olan ülkelerin bir gün dosta dönüştüğü, hapsedilen misyonerlerin serbest bırakıldığı, 1984 misali garip bir dönemden geçtiğimizi sık sık kendimize hatırlatmamız gerekli.)
Rekabet şartının korunması sürekli müdahale gerektirir, devlet ve pazar birbirlerine dışsal varlıklar değil birbirlerini varsayan ve karşılıklı etkileşim halinde oluşumlardır. Neoliberalizm ekonomik performansı ve büyümeyi hükümetin meşruiyetinin temel ölçütü yapar. Hatta bizzat hükümetin ve devletin giderek ekonomik bir birim gibi , bir işletme gibi yönetilmeye başlandığını söylemek yanlış olmayacaktır.