Viking metale Çin'den meydan okuma. Sadece Çin değil Moğol melodilerinin de hakim olduğu albüm bozkırdaki savaş naralarını taşıyor dinleyiciye. Belki bozkır belki pirinç tarlaları. Ama aksiyon ile duyguyu harmanlamayı başarıyor kayıt. Müzikal olarak belki derin değil ama folklorik etkilere istinaden oldukça zengin. Vokale hakin olan gırtlaktan söyleme tekniği ile albümün Moğol tarafı pek hazırlıksız yakaladı beni. Tam anlamıyla alışamayacağım çünkü pür ve saf haliyle tercih ediyorum bozkırın bu halk müziğini. Özellikle de power metal benzeri hareketler bekliyorken vokalde, death metalimsiliklerle karşılaşmışken. Bununla birlikte bateri-gitar ve yerel çalgıların birlikte atakları bazen pek bir tatlı, pek bir şükela. Dolayısıyla metal müzikteki yeknesaklığı kıracak ferah bir meltem olabilmekte bu kayıt. Bu yönüyle de takdire şayan. Yine de daha power ve heavy metalik bir vokal tercihim olurdu.
7,50/10
25 Nisan 2020 Cumartesi
21 Nisan 2020 Salı
Adamlar - Dünya Günlükleri (2019)
İyiydim, bayağı iyiydim moralmen. Şimdi değilim. Korona günlerinin dengesizliği nereye bağlanacak, merak içerisindeyim. Canımıza bir şey gelmesin temennisindeyiz. Atlattığımızda da inşallah, konserine gitmek isteriz. Laakin her ne kadar kendilerine has bir sesi icat emiş olsalar da hala sentezlemeleri tam oturtamamışlar gibi. Değişik gruplardan esinlenmeler arasında dalgalanıyor albüm. Bir yerde misal Radiohead dedim bariz.
8,0/10
8,0/10
19 Nisan 2020 Pazar
Fela Ransome Kuti & The Afrika 70 - Gentleman (1973)
Afrobeat yada Nijerya jazz funk. Orkestrası The Afrika 70 ile batılıları taklit eden hemşehrileriyle dalgasını geçiyor Fela Kuti. Albüm kapağında yer verilen takım ceket giymiş Afrika maymununa benzetiyor olsa gerek onları. Aynı sene Mustafa Özkent'in albümü de maymun kapaklı yayınlanmamış mıydı? Buradaki biraz daha kasvetli sanki. Kayıt sadece 3 parça içeriyor, seversiniz sevmezseniz ayrı ama tümü de kendisine has bir karaktere sahip. Albümün geneli ise biraz kısa. Dediğim gibi bu aralar üstüste güzel ve ritmik şeyler denk geldi. Mutluyum ve heyecanlıyım, 10 seneden sonra iş değiştirmek üzereyim.
8,0/10
8,0/10
18 Nisan 2020 Cumartesi
Dizzy Gillespie, Sonny Stitt & Sonny Rollins - Sonny Side Up (1957)
Sony'lerin çifte saksafon saldırısı altında Dizzy'nin trompeti salvoları karşılıyor. Elbette albüm kapağında isimleri geçmese de piyanist, baterist ve bas gitaristin emekleriyle efsane bir kayıt gün yüzüne çıkmış. Yemeğinize arka fon olarak açacağınız bir caz albümü değil bu, boğazınızda kalabilir, benden söylemesi. Dönemin hardcore teknosu gibim sololar içeriyor. Müziğin çok da dünyayı felan, edebiyat gibi, değiştirdiğine inanmıyorum, hani o kadar büyük boylu değil. Ama bu kaydı dinlemek beni mutlu ediyor. Ve bu başıma gelebilecek nadir şeylerden biri.
8,75/10
8,75/10
11 Nisan 2020 Cumartesi
Eric Clapton - Just One Night (1980)
Böyle büyük isimleri dinlemeyi ileri yaşlarıma bırakmıştım, gençliğin hızı heyecanı yanında biraz yavan geliyorlardı zira. Pişman değilim. Şu an demlenen yaşımda büyük keyif alıyorum doğrusu. Çalına çalına büyüsünü kaybetmiş Layla'dan kaynaklı önyargıma rağmen bu canlı kayıt bu şarkıyı içermeyerek bana torpil geçiyor. 80'lerin sonuna yetişmediğinden dolayı tabi, doğaldır. Kaydın çift sidinden oluştuğunu düşünürsek inanılmaz bir zenginlik sunuyor. Onun söylediğini bildiğim bilmediğim bir ton bluesy (saf blues değil) rock parçası Tulsa Times, Cocaine, Knockin On Heavens Door, Wonderful Tonight kulakların pasını alıyor ve eksikliğini çok bir pek hissettiğimiz müzikaliteye bizi doyuruyor.
8,75-/10
8,75-/10
8 Nisan 2020 Çarşamba
Thom Yorke - ANIMA (2019)
Bir süredir ağzıma daha doğrusu kulağıma layık, beni benden alan bir kayda rastlamamışken şimdi de tam tersine arka arkaya sıralandılar. Bu sefer de elimden çıkartmaya kıyamıyorum albümleri. Ama sanırım aralarında en çabuk kendini eskiten bu kayıt oldu ki girişini öne alıverdim. Bu kaydın Eraser ile kıyaslandığı doğrudur. Ben de kararsız kaldım. Onunki kadar atak anlar içermiyor. Minimal ve sade bir sound, minimal ve sade melodiler. Diğer albümlerdeki gliç gülüç itici sesler de yok. Dolayısıyla dinlemesi hoş ama yine de etkileyici. Bir yerde okumuştum, ona da katılıyorum: Daha önce kullandığı fikirlerin benzerini burada da uyguluyor ama çok daha rafine, minimal ve yalın, daha doğrusu kaliteli bir şekilde. Hele bir kaç şarkı var ki gönül telini tıngırdatmakta. Rock is dead değil müzik can çekişiyorken günümüzde bir umut ışığı olarak doğuveriyor Anima. Kısa filmi de ilginçti netflikse endam eyleyen.
8,0-/10
8,0-/10
4 Nisan 2020 Cumartesi
Gerard Russell - Unutulmuş Krallıkların Varisleri
Ortadoğu'nun Yok Olan Dinlerine Yolculuk altbaşlığını taşıyan bu eseri kaleme alan kişi bir çok dili profesyonel şekilde konuşabilen İngiliz bir diplomat. Büyük ihtimalle de istihbarat elemanı gibi bir izlenim edindim. Bu coğrafyada hala hayatta kalabilmiş, son yıllarda yaşanan trajik olaylara rağmen, farklı dini toplulukları modern bir seyyah gözüyle okuyucuya yansıtıyor. Tam da bu arada tercüme yada son okumada sıkıntılar olduğunu belirtmeliyim. Yayınevi Koç Üniversitesi olunca daha iyisi yapılabilirdi. Okuduğum cümleyi net anlayabilmek için sık sık geri dönmek zorunda kaldığımı belirtmem gerekli. Kaynakçada belirttiği zengin kitaplara, tarihe ve kültüre hakimiyeti konusunda şüphe bırakmayacak bir izlenim bırakan yazar, her nedense bu toplulukların öğretilerini açığa vurmada elini sıkı tutmuş. Bu da öğretilerin ruhban sınıfça şiddetli bir şekilde korunduğu yarı gnostik Dürzi ve Yezidi toplum kurallarını, bilgisi olsa da ifşa etmeme kaygısı demek. Ama kitabı okuduktan sonra şuna da inandım, öğretilere verilen gizlilik maskesinin ardında belki de pek bir şey yok. Bahsi geçen toplumlar dışında Mandayyalar, Koptlar, Halaçlar, Zerdüştler ve Samiriyeliler konu edilmiş. Ama farklı Arap hristiyan mezhepleri ve Maruniler ile Suryaniler, Detroit diaspora cemaatlerinin anlatıldığı bölümde kısaca geçilmiş. Bahai gibi görece yeni grupların da bahsi geçmemesi kitabın kapsamı ile ilgiliyken Nusayriler, Aleviler, Ehli Hak ve Şabaklar gibi Ortadoğunun ortodoks olmayan inanç sistemleri belki de İslam ile bağlantıları hala var olduğundan belki de yazarca yeterince eski bulunmadığından dolayı eserde kendine yer bulamamış. Mevcut haliyle eser, derin bilgi bombardımanına tutmamakla birlikte öğretici, ufuk açıcı bir perspektif sunuyor. Diğer yandan da baskı altındaki bu toplulukların sesi olmak gibi bir miktar boynunu aşan bir rol üstlenmeye çslıştığı çok belirgin.
1 Nisan 2020 Çarşamba
RETRO: My Dying Bride - The Dreadful Hours (2001)
Deathelic doom içinde nasıl yaratıcı olunabileceğine dair fevkalade bir çalışma. Grubun belki de en iyi kaydı. Sertlik melankoli ve traşlı vokalle titiz bir denge halinde. Duygusal girdaplara takılmamak için korona günlerinde hareket etmek ve egzersiz yapmak şart. Albümün uzunluğu biraz yorucu gelse de aşırıya kaçmamak şartıyla tatlı alarak kan şekerimizi yükseltebiliriz. Ama dışarıdan hazır baklava, şöbiyet almak yerine evde sütlü tatlılar yapmaya çalışalım. İnstagrama da malzeme olur. Neyse ben de ufaktan delirmeye başladım sanırım.
7,75/10
7,75/10
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)