Tedavi yani insanı Dasein'e, kendi asli yurdu Varlık'a yaklaştıracak şey özlü düşünme, varlığın dili ve özünde şiir olan sanattır. Modern insanın varoluşu Teknik tarafından tehdit hali içindedir. İnsan işlenebilir, denetlenebilir, düzenlenebilir, üretilebilir ve ikame edilebilir bir varolana dönüşmüştür. Tezat bir şekilde ise kendini yeryüzünün efendisi ilan eder. Heidegger Teknik'in kaçınılmaz olduğunu kabul eder. Önemli olan Teknik'in insanın Varlık ile bağlantısının kopardığını ve bunu gizlediğini ve hatta Varlık nosyonunu dahi unutturduğunu bilelim, idrak edelim. Felsefe, bilim idesi nin peşinden gittiği ölçüde teknik bir araç olarak, Varlıktan kendisini tümüyle koparır ve Varlığın açılımını sağlamak yerine sürekli olarak onun unutuluşuna hizmet eder durur. Felsefenin sanata yaklaştırılması belki de onu, teknik bir araç olmaktan kurtaracak olan en temel olanaklardan birisidir. Heidegger'e göre sanat eseri, hakikatin vuku bulduğu bir yer olarak Varlığa ilişkin bir tecrübe sunar. Heidegger, insanın var olma halinin özünde şiirsel, yani poetik olması gerektiğini düşünür, çünkü insan ona göre ancak bu şekilde Varlığın yakında durabilir. O halde insan Heidegger'e göre Varlığın yakınında teknolojik, bilimsel, rasyonel şekilde ikamet ediyor değildir, ancak şiirsel bir ikamet insanı Varlığın yakınına getirebilir. Bu bakımdan Varlığın dili de Düşünmesi de özünde şiirsel, yani poetiktir.
Heidegger, çağdaş insanlığın Varlığın unutuluşu dolayısıyla bir kriz içinde olduğunu düşünür, insanoğlu kendisine yabancı, yersiz yurtsuz , kökeninden kopmuş bir varoluşa sürüklenmiştir. Felsefe ise sanattan beslenen Varlığın dili vasıtasıyla özlü düşünme yöntemiyle insanlığı uyandırabilme potansiyeline sahiptir. Benim aşırıya kaçtığını baştan kabul ettiğim öznel yorumum ise Heidegger'in hissettirdiği, etrafında dönüp durduğu ama asla net söylemediği bir arayışa sahip olduğudur. O da kutsallık içinde yaşayan, bağıntının ötesinde birebir parçası da olduğu bir doğal ortamda yaşayan ilk insanların dünyası. Hani, avladığı geyik için ruhundan özür dileyen, atalarının mezarının üzerine evini kuran, hastalandığında bunu ruhlara, tanrılara, atalara yaptığı saygısızlığa yada doğa ile uyumu bozan bir aksiyona yoran insanların yaşadığı bir dönem. Belki de germenlerin kahramanlar çağı...