7 Kasım 2025 Cuma

Aç Yazı # 8 - 9 - 10 - Çıngıraklı Sokak #34 - Hece #46-47(öykü)

 Aç Yazı dergisinin 8. sayısında Behçet Necatigil ve eserleri bir hayli yer tutuyor. Çok anlamlılığa kapı aralayan  yönüyle deneyci besteciliğe ilham olduğu yazı ilgi çekici. Youtube'dan sonuçlara ulaşmak mümkün. Dergide süreklilik kazanan yazarlar ve onların şiir ve metinlerinde benzer deneyci hattın izini bu sayıda da görebiliyoruz. Tıpkı Fransız yazarların metin ve oyunlarında sergilendiği gibi.
Derginin 9. sayısının yarı- dosya ismi Emily Dickinson seçilmiş. Hazin bir hayat süren şairi okuyucu ile tanıştıran ve örnekler ile çözümlemelerle temsili başarıyla yerine getiren yazılar oldukça doyurucu. Nermin Er'in sergisine dair not ve fotoğraflar derginin bu sayısında yer bulabilmiş. Önceki sayıda olduğu gibi Emre Dündar bu kez Emily Dickinson ilhamıyla bestelediği eserin hikayesini nakletmiş. Diğer şiir ve metinlerin odağı bu kez Anglo-saxon dünyasına yönelmiş.

10. sayının odağında şair Gülten Akın yer alıyor. Ters Çingene isimli şiiri şairin karakterini içerir bir tahlile tabi tutulmuş. Şaire farklı açılardan yaklaşan üç makale daha basılmış. 5 adet de şiiri alıntılanmış. 

Seni sevdim, küçük yuvarlak adamlar
Ve onların yoğun boyunlu kadınları
Düz gitmeden önce ülkeyi bir baştan bir başa
Yalana yaslanmış bir çeşit erk kurulmadan önce
Köprüler ve yollar tahviller senetler hükmünde
Dışa açılmadan önce içe açılmadan önce kapanmadan önce
Nehirlerimiz ve dağlarımız ve başka başka nelerimiz
Senet senet satılmadan önce
Şirketler vakıflar ocaklar kutsal kılınıp
Tanrı parsellenip kapatılmadan önce
Seni sevdim. Artık tek mümkünüm sensin
Sayıda Körler adında absürt bir piyes metninin yanında yeni bir kaç isme de rastlayabilmek mümkün.

Aylık şiir dergisi Çıngıraklı Sokak 34. sayısında aynı yayın çizgisini devam ettiriyor. Nilgün Marmara, Şennur Sezer ve Anadolu kültürleri ayrıca yer tutan temalar. Edip Cansever ve şiirinde varoluşçuluğun izleri üzerine inceleme yazısı öne çıkıyor. Bu Toprağın Şiir Dili teması altında Laz, Ermeni,Kürt ve Yahudi şairlerden örnekler sıralanıyor.Toplantı ve buluşma haberleri yapıldıktan sonra değil öncesinde de bir takvim gibi listelense ne iyi olur dedirtiyor. Daha önce belirttiğim gibi, kitap yorumu ve tahlil eksikliği, bu da gazete formunun getirdiği bir seçim olarak kendi tercihleri.


Hece muhafazakar edebiyatın önde gelen yayın organlarından biri. Bugün yayın çizgileri nedir bilmiyorum, umarım bu derecede değildir, buradaki makaleleri gördükçe retrospektif bir şekilde darbeci dinci-faşist resmi ideolojinin bir kolu gibi durduklarını görebiliyoruz maalesef. Bu zehri de sayfalara akıtıp durmuşlar. Öykücülük konsepti söz konusu olduğu için okuma listeme almıştım, diğer özel sayılara da bakabilirim. Lakin çok da umutlu olmamak gerektiğini şimdi anlayabiliyorum. İrdeleyelim: Daha ilk makalede hikaye ve modern bir edebi form olan öykü kavramları arasında muğlaklık yaratma gayretiyle Dede Korkut hikayeleri, mensur manzum hikayeler, halk hikayeleri, dini menkıbeler heybeden boca ediliyor. Dolayısıyla daha dosya konusundaki isimlendirmede kaypak ve kaygan bir zeminde sallanmaya başlıyor. Amaç öykücülüğün ön aşaması olarak mitler ve hikayeler vb. unsurların tarihini irdelemek değil, ikame ederek doğu kültürünü batı kültürüyle yarıştırmaya çalışmak. Beyhude çabalar.. Yerli ve milli içhikayemizi bulma konusundaki vaaz Borges, Yourcenar ve büyülü gerçekçi akım (ki yazar böyle bir türün farkında bile değil!) yazarlarına ayar verme densizliğine düşüyor, yerine ise tam da doğulu cemiyetin haleti ruhiyesine yakışır şekilde (içeriğine bir göz atın ve titreyin) Binbir Gece masallarını koyuyor. Çok yakıştı, bravo.. Giriş yazısını yazan şahsiyet öykücülere yol göstermeye devam ediyor. Bir sorun kendinize diyor, nerede yanlış yaptık ve yanlışı nasıl düzeltiriz. Makalede başta yazdıkları sonda yazdıkları da tutarlı değil. Uzatmayalım, siyaseten zehir akatan H.S.'nin adını bilen bir avuç kimse vardır herhalde. Sonrasında öykücülüğümüz periyodik açıdan dönemlere ayrıldığı ve hiç olmazsa ilk dönemin hikayecilikten öykücülüğe geçiş olarak doğru adlandırıldığı bir yazıyı okuyabiliyoruz. Yazıda bir çok öykücü bir kaç cümle ile tarif edilmeye çalışılmakta. Birden Diyanet dergisine bağlanıyor ve kıssaları, peygamberimizin hayatını okumaya başlıyoruz. Başka birisi ortaya çıkıyor, hikaye yerine uyduruk öykü sözcüğünü kullandığımız için geçirdiği sinir krizine tanık oluyoruz. Bayağı hakaret felan ediyor. Kabahat onda değil, daha hikaye ve öykü arasındaki ayrımı bilmeyen meczuplara sayfa ayırmayı kendine layık gören bir dergi demek ki Hece. En çok da kendilerini haklı gösterme gayesiyle hayatta kendileri ile birlik olmayacak farklı dünyalara ait insanlardan alıntı yapmaları. Kendi dünyaları entelektüel olarak o kadar sığ ki... Hem vasatlık hem de evrensele ulaşamayacak temalardan ötürü muhafazakar okuyucuya bile hitap edememenin, okuyucunun iştahını doyuramanın ezikliği ile sürekli ağlak bir mağduriyet oluşturma. Neyse ki daha sonra gelen makaleler biraz daha derin ve doyurucu bir okuma sunuyor, özne, kişisel alan, anlam vb. Sonrasında öykücülerin kendi öykü yazma süreçlerini kaleme aldıkları yani beylik laflarla dolu yazılar ve bir soruşturma yer alıyor. Mehmet Can Doğan gibi isimler şiir ve hikaye arasındaki ilişkiyi serimleyen incelemsiyle farkını ortaya koyuyor. Yine büyük bir emekle bir araya getirildiği belli olan sinema ve TV'ye uyarlanan öyküler dizini ilgi çekici. Ayrıca şairlerin hikaye maceralarını konu alan inceleme de bilgilendirici. Akademik olarak güncele dokunan makalelerde derginin daha başarılı olduğu görülüyor. Sonraki bölümde belli başlı ünlü öykücülerimiz diğer öykücülerin kaleminden anlatılıyor. Belli ki isim listesi mevcut: Tanpınar, Buğra, Esendal, Sabahattin Ali, Ömer Seyfettin, Haldun Taner, Sait Faik, Karakoç, Karay, Sevim Burak, Bilge Karasu. Sonraki bölüme geçiyoruz, geçmişten günümüze öyküler. Ömer Seyfettin (öyküden çok anı ama tema ilk namaz olunca mutlaka dergide yer verilmeliydi, sanırım), Esendal, S.Ali, Sait Faik, Rasim Özdenören, Sevinç Çokum, Necati Mert, Mustafa Kutlu, Hüseyin Su, Feridun Andaç, Cemal Şakar, Cihan Aktaş, Fatma Karabıyık Barbarasoğlu, Hayrettin Orhanoğlu, Mustafa Şahin, Mehmet Harmancı, Almila Özdek, Abdullah Harmancı, Münire Daniş, Hasanali Yıldırım, Müge İplikçi, Mustafa Kurt, Elif Eda Tartar. Yer verilen isimler çizgi olarak çoğunlukla kendi cenahları ve itiraf etmek gerekirse bir çoğu üzerinde durulmayacak kalitede, çoğunu hızlıca geçiverdim. Sonraki bölümde öykü dergileri dizin edilmiş. Dediğim gibi fikir değil arşiv çalışması olarak dergi daha sıkı bir duruş sergiliyor bu koleksiyon sayısında. Alfabetik olarak listelenen öykücüler ve kitapları ile ayrıntılı bir kaynakça ile sayı sona eriyor. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder